YAZILAR Haber Girişi : 26 Ocak 2012 09:10

Anter Anter ile özel röportaj

Anter Anter ile özel röportaj
20 Eylül 1992 yılında Diyarbakır'da faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt Yazar Musa Anter'in büyük oğlu Anter Anter 43 yıl sonra baba toprağına geldi.
Anter Anter ile özel röportaj
Kürt Yazar Musa Anter'in oğlu Anter Anter 43 yıl sonra baba toprağında
- Anter Anter;
- "Babamın katledilişini TV Haberlerinden öğrendim"
- "Tekrar vatandaşlığa geçmek için başvurum olacak, olması lazım"
- "Vatanıma yerleşip babamın katilleriyle mücadele etmek istiyorum"
- "Kimseye esir olmadan her yere giderim. Devlet ile Kandilin anlaşmaması halka zarar veriyor"


Arif Altunkaynak - Murat Yaman'ın ÖZEL RÖPORTAJI
20 Eylül 1992 yılında Diyarbakır'da faili meçhul bir cinayete kurban giden Kürt Yazar Musa Anter'in büyük oğlu Anter Anter 43 yıl sonra baba toprağına geldi. Başbakan Erdoğan'ın bir aylık özel izniyle Türkiye'ye gelen Anter, babasının mezarını ziyaret etti. AA'ya röportaj veren Anter tekrar vatandaşlığa geçmek için başvuru yapacağını söyledi.

- 1972'de vatandaşlıktan neden atıldığımı bilmiyorum
Musa ve Hale Anter'in üç cocuğun en büyüğü Anter Anter 1945 senesinde İstanbul'da doğdu. O dönemde yaşana gençlik çatışmalarından dolayı 11 Nisan 1969'da babası tarfından İsveç'e gönderilen Anter, 1972'de vatandaşlıktan atıldı. Hala neden vatandaşlıktan atıldığını bilmediğini kaydeden Anter, bu gün Radikal gazetesinde yer alan 'konsolos bastı, eylemlere katıldı ve asker kaçağı Olduğu için vatandaşlıktan atıldı' haberiyle 40 yıl sonra neden vatandaşlıktan atıldığını öğrendiğini belirtti. Bu gerekçelerle hiç kimsenin vatandaşlıktan atılamacağını bildiren Anter; "Ayırıcı olmadım. Babamın bir lafı vardı. Hıyar mı bu ikiye bölelim. Hala da ayırıcı değim. 1972 tarihinde vatandaşlıktan atıldım. Bir gazete atılma sebeplerimden biri de asker kaçağım olduğunu söylüyor. 1974 - 75'lerde kardeşim Dicle için buraya geldim. Bedelli askerlik yapayım. Kardeşim yaptı bane ise cevap dahi verilmedi. İmkanım da vardı. Bunlar suç değil, olamaz. Keşke benim ifademi alırlar. Ben de istiyorum. Geldiğim güne kadar giriş yasağımın neden olduğunu bilmiyorum."

- Üç defa babamın mezarına gelmek istedim beni hava alınından geri çevirdiler
Babası Musa Anter'in öldürülmeden önceki süreci anlatan Anter, 1992 yılının yaz aylarından itibaren tacizlerin başladığını söyledi.  En son 29 Ekim 1991 tarihinde ülkeye geldiğini ve 1 hafta boyunca babasının yanında kaldığını ifade eden Anter o süreci şöyle anlattı;
"Babamla konuşmalarım her sabah ve akşamdı. 1992 senesinin yaz ayıydı. Gece yarısı babam beni aradı. Kapıya dayandılar diye. Bu devam etti. Sonra Gri reno gözlemiş. Babama telefon ediyorlar. Telefon terörü başladı. Senin beynini yere sereceğiz diye. Arayanlar kim olduklarını söylemiyor. Babam da biz de tahmin ediyorduk. Tabi, Yeşiller, Tansu Çiller, herkesin kol gezidiği Türkiye'nin en kötü günlerinin olduğu zamanlar. Babamla bir arkadaş gibiydik. İstediğimizi konuşuruz. Bazen o bana ne haber enişte derdi ben de ona iyi be ağabey derdim. Böyle şakalaşırdık. Bir akşam restoranttaydım. O zaman Türkiye'ye ulaşmak için televizyon almıştım. Gece tam saat 22.00 haberleriydi. Bir baktım haberler başladı. İlk haber böyle kan içinde, televizyonun ekranında bir kan lekesi şeklinde Musa Anter öldürüldü. Şaşırdım. Şaka gibi insan böyle bir donuyor."
      Babasının ölümünden sonra Cenazesinin asker nezaretinde Akarsu beldesine bağlı Zivig köyüne atıldığını belirten Anter, bunu hala kabullenemediğini ifade etti. Anter; "Bana en çok dokunan, en çok üzüldüğüm olay, aradan 24 saat geçmeden annem ve kardeşlerim morg önünde beklerken askerler nezaretinde babamın naaşı getiriliyor ve Ziving köyne atıyorlar. Bunu bir türlü kabullenemiyorum. Hep Musa Anter kaçırıldı, uzaklaştırıldı. Hala örgütsel propaganda diyorlar. Babamın bir yazısını okusunlar. Ne oldu. Musa Anter öldü milyarlaca zarara girdiniz. Şimdi herkesin Ape Musası. Benim biyolojik babam. Beni bırakın Milyonlarca oğlu var şimdi. Ne yapacaksınız hadi onların birinin yanında Musa Anter'e küfredin." dedi.
    Babasının cenazesine gelemediği için hala o burukluğu yaşadığını dile getiren Anter, 1997 yılına kadar üç defa Türkiye'ye geldiğini ve her üç defa da hiç bir gerekçe gösterilmeden tekrar geri gönderildiğini kaydetti.

- Devlet ve Kandil oturup bu sorunu diyalogla çözmeli
21 yıl sonra özel izinle de olsa ilk defa ülkesine gelmenin mutluluğunu yaşayan Anter, Kürtle Türkelerin bir diyalog içerisine girmesini istedi. 43 yıldır vatan hasreti çektiğini ifade eden Anter konuşmasını şöyle sürdürdü;
"Bana soruyorlar Anter bey arabulucu olabilirmisin diye. Ben nasıl arabulucu olayım. 43 senedir burada vatanımdan ayrıyım. O politikaları bilmem. İşte kandili temsilen Abdullah Öcalan orada. Burada da devlet var. İkiniz aranızda oturun bunu diyalogla çözün. Arada kalan halka günah. Kürtler, Türkler, Çerkezler hep beraber yaşıyoruz. Bir sağdan bir soldan yumruk yiyoruz. Biz elimizden gelen her yardımı yapmaya hazırız. Ben varım. Musa Anter'in oğlu olarak babamın çizgisinde ayrılmam. Bir kulübe bile üye değilim. Anter Anter olarak düşüncelerimi, görgülerimi, yaşadıklarımı, tecrübelerimi halkıma aktarıyorum. Halkımı seviyorum. Halkımla beraberim. Babamın yolundayım. En ufak bir değişiklik yok. Hiç kimseye de esir olmam. Her yere girip çıkarım. KDP, AKP, BDP, MHP'ye gidip konuşurum. Her tarafa giderim. Ama ben buyum."
- Ben İsveç vatandaşıyım ama burası benim vatanım
Türkiye vatandaşlığından atıldıktan sonra İsveç vatandaşı olduğunu kaydeden Anter, her ne kadar İsveç vatandaşı olsa da İsveç'i vatan olarak görmediğini söyledi. "Tekrar vatandaşlığa geçmek için başvurularım olacak, olması lazım. Burası benim vatanım. İsveç benim vatanım değil orada vatandaşım" diyen Anter, iç ve dış güçlerin Türkiye'yi yok etmek için çok uğraştığını ifade etti. Türkiye'yi dünyanın odak noktası olarak gören Anter; "Bizde her şey var. Dört mevsimi bir günde yaşayabileceğin bir yer. Dünya da böyle bir yer yok ve kaynaklarımız çok. Bizi bölmek için ellerinden geleni senelerdir yapıyorlar. Bozamadılar. Bozamayacaklar. 1960'larda ben Kürdüm dediğin zaman ceza yiyordun. Kar-Kurtlar ve inkar politikaları bitti. Zaten biz o inkar politikalarından dolayı bu günlere geldik. Şimdi Kürt - Türk kardeştir diyorlar. Şimdi başladı kardeşlik. Biz de zaten bunu istiyorduk. Bizim fazla istediğimiz bir şey yok ki." şeklinde konuştu.
    Babası Musa Anter'in kitaplarına gelen yasağa da değinen Anter şöyle konuştu; "Geldiğimin ikinci günü babamın kitaplarına yasak geldi. Bu ne perhiz bu ne lahna turşusu. Hala mı? El insaf. Efendim çok açılım varmış. Böyle mi açılım olur. Musa Anter mezarında 20 sene sonra dava açıyorsun. Bu olacak iş değil. Benim aklım sırrım almıyor. Örgüte propaganda diyorlar peki o zaman aklın neredeydi? Ögüt mü var o zaman doğru dürüst. Musa Anter'i öldürdün örgüt daha da güçlendi."

- Babamın cinayeti benim için aydınlanmıştır

Babasının ölümünün üzerinden 20 yıl geçtiğini aktaran Anter, vatanında kalarak babasının katilleriyle hesaplaşmak istediğini söyledi. Katillere hesap sormak için var gücüyle çalışacağını belirten Anter konuşmasını şöyle bitirdi;
"Ben buraya yerleşmek istiyorum. Mücadelemi burada vereceğim. Türk ve Kürt halkıyla beraber olmak istiyorum. Ben bunlara dava açacam. Bunlar dediğim o zaman ki Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mehmet Ağar, İsmet Sezgin, Ünal Erkan ve Jitem. Babamı vuran insan benim için mühim değil. Bunlara emir veren insan mühim. Zaten yalnız Musa Anter için emir verilmedi. 20 bine yakın faili meçhul cinayet var. Cinayet benim için aydınlanmıştır. Bunlar yargılanacak. Bunların yargılanması benim için cinayetin tastiklenmesi demek. Nasıl bu gün Kenan Evren için dava açılıyorsa bunlar için de açılacak. Benim ömrüm yetmezse çocuklarım olmazsa de torunlarım hesap soracak."
 
- Dicle Anter; "Ağabeyimle ilk defa baba toprağında yan yanayız"
Musa Anter'in küçük oğlu Dicle Anter de baba evinde ilk defa ağabeyiyle yan yana olduğunu bildirdi. Ağabeyi Anter Anter ile köyde beraber olmanın çok tuhaf bir duygu olduğunu aktaran Dicle Anter;  "Hayatımız böyle bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiyor. Biz ne yaptık ki bu gün ancak beraber burada olabildik. Suçumuz neydi? Bakıyorum, çeviriyorum sonunda biz bir şey yapmamışız, bir şey göremiyorum. Suçumuz yok. Babamdan kaynaklanan bir şey varsa bizim için çok büyük bir onur. Üç kardeş olarak devamlı babamızın bize öğrettiği şeyleri yapıyoruz. Irk, dil, din ayırt etmeksizin sadece insalığa hizmet."