Varmak istenilen her hangi bir hedefe ulaşmanın öncelliliği elbette emektir, çabadır ve ödemenin göze alındığı bedeldir. Dolayısıyla ödenmiş bedellerle geldiğimiz ya da gelme olasılığından bahsedilen müzakereli antlaşmaların belirleyeceği karşılığın rengi çok önemlidir. Başta Kürt halkına, sonrasından da Türk ve diğer halklara ne verip ne vermeyeceği tam beli olmamakla birlikte önemlidir. Yok edilmeye çalışılan ulusların, azınlıkların, inançların ve düşüncelerin özgürleşmesine nefes aldıracak pencereyi mi açacak? Yoksa tek ulus, tek devlet, tek bayrak, tek din tekerlemesi devri mi kapanacak yada kapattırılacak? Ayrıca evrensel bildirgelerle tanınan Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Etme Hakkı her halk gibi Kürt halkına kapıyı mı açacak? Buna benzer sorularla insanoğlunun kendi ilgi dünyası ve bilinciyle hareketlendiği ve bu gibi verilere muhatap kaldığı muhakkaktır bence.
Düşünsel birikimlerimize yalvarıp haydi biraz daha hareketlen ve yoğunlaş! diyerek, kendi kendini yönetme prensibiyle, her azınlığın kendini yeniden yeşertme ve yaşatma hakkının mutlaklığına mı kavuşulacak diye bir bak! dedik. Yoksa her inancın eşit ve özgür olması gerektiği bir süreçle mi tanıştıracak hele bir araştır dedik. Özgürlüklerin tadını tatmayan ve tatmasına da müsaade edilmemekle birlikte, yerleşik yaşamın yaşama geçtiği günden bu güne yerleştiği kendi Ana toprağında devletsiz kalan ender halklardan biri olan Kürt halkının en temel halklarında hak sahibi mi yapacak(?) bir yoğunlaş dedik. Bırakalım halk olmanın ulusal haktan doğan hakkaniyeti, insani ve vicdani hakkaniyet bahçesinden de hak sahibi değildir diyenlerin inkârcılığını mı ortadan kaldıracak? Ama tüm çabalara rağmen yürek ve düşünselin arasındaki homurtulaşan tartışmanın temasından tarihsel değişimlerin aralıklarla yaşattırdığı evrelerin penceresinden sorunlara eğilmenin büyük faydası vardır derler gibiydi.
Hedeflenen istemlerin ana mayasıyla anlamsızlaşan, daha doğrusu anlamsızlaştırılan bu anlamsız savaşa dur demek, yeter demenin içselliğine katılmamak mümkün değil elbette. Ama gel gör ki Devlet adına devletin sayın istihbarat başkanı, bedel ödemişliğiyle tarihe not düşüren Kürt halkı adına PKKnin sayın önderi arasındaki karşılıklı siyasal alış verişin görünen düzeysel kısmında; her ne kadar kurtla tilkinin diyalogunu çağrıştırıyorsa da, anlamsızlaşan bu savaşın cenderesinden çıkma özlemi çeken halkların umudu. Kapalı kapıların arkasında saklı kalan, içeriğinin mayasında Kurtla Tilki diyalogunu çağrıştıran, düşündüren argümanlar var olmasın! Görüşmelerle başlayan müzakereleri anlamlılaştıran durumun, sorunların savaş dışındaki yöntemlerle çözme iradesini ortaya koyan anlamdır. Yani sözün kısası taraflardan birinin kaybetmek zorunda kalmadığı bir çözüm yolu bulmayı amaçlaması umudunda olmak gerekiyor. Dolayısıyla taraflardan her hangi birinin gizli niyeti yada poşulu tuzaklara ve entrikalara yönelişler içeriyorsa anlamsızlaşan savaşa bu sefer de anlamsızlaşan müzakereler eklenir sadece.
İmralı talepleri devleti zorlamayacak türdendir diyen sayın Ahmet Türkün açıklamasına takiben, İmralı taleplerini açıklamayacağız diyen sayın Selahaddin Demirtaşın açıklaması. Çözümün renk, şekil ve şemalı hakkında ilk aşamasından sonuç aşamasına kadarki süreçlerde şeffaf bir şekilde söz söyleme ve öğrenme hakkına sahip Kürt halkının rağmen, müzakerelerde taraf olması gereken Kürd toplumunu ciddiye almadan malum tarda devam etme bedelini de ödemeye hazırdır galiba! Her özlemle birlikte her istemin de bir bedeli vardır mantığıyla yaklaşıldığı zaman. Her zaman gibi bir bilen biliyor ile birlikte bu bahsi geçen bilen birinin yol bildiği güzergâhına hendek olmamanın bilinciyle sineye çekildiği kanısındayım. Bin bir parçası bir etmeyenlerin kuşatmasıyla kuşatılan Kürt davasına musallat olanların varlığına son verebilecek düşüncesi bile, barışa yönelik atılacak en ufak bir adımlamaya dahi eyvallah! duygusuyla donanmış bir halkın varlığından söz etmek mümkündür ondan.
Bahsi edilen barış müzakerelerinin gündemleşmesiyle, Türkiye Devletinin devlet hesaplarıyla, Kürt halkının en doğal görülmesi gereken hakları arasındaki buluşturucu hedefe nasıl ulaşılıra yönelik kuşkular birle değil binle ifade edilebilecek cinstendir. Gerek Kürt halkının gerekse Türk devletinin şahsında bu devletin Başbakanının telaşı da bundandır. Suriyenin çalkantısıyla iyice su yüzüne çıkan Kürtlerin hak elde etme özlemi, mideleri çıkar iştahıyla çıldırtan Güneyin Kürt petrol rezervleri uzun zamandan beridir Türk devletini düşündürdüğü muhakkaktır. Türk devleti açısından mal elden gidiyor gibi telaşlarla başlayan kıpırdamaların ana ekseni buysa eğer ki öyle olma ihtimal çok yüksek. O zaman da sil baştan alicengiz oyunlarla sahnelenecek oyunların bir adım ötesine geçilmeyecek bir müzakere maratonuyla karşı karşıyayız demek olacak. Kürt halkının açısındaysa, yüz yılların, bin yüz oyunlarına kurban edilen bir halkın benliğinde yaralar açan haklı kuşkuları bu derece mevcutken, verilenle alınanın siyasal alış verişlerin halkların gözü önünde cereyan edilmesi kadar makul ve haklı bir talep olmasa gerek.