Yerel Seçimlerin başarısı Aklıselime bağlıdır

Tüm yasal ve siyasal kısıtlamaların yaşanması doludizgin devam edildiği halde ve özelikle de ötekileştirmelerden dolayı yaşanılan her türlü imkânsızlıklara rağmen, demokratik siyasal arenada, Kürtlerin yerel seçimlerle elde edilen başarının Kürtler için büyük bir fırsat olduğunu her seferinde söyledik durduk. Haydi diyelim ki geçmişte olumsuzluklar bağlamındaki yaşanmışlıkların birçoğunu, Kürtlerin ana toprağında yürütülen kirli savaşın yarattığı ortamdan dolayı sorgulama imkânı bulunmuyordu. Dolayısıyla yapılan yanlışları sorgulama imkânları savaşın psikolojik ortamıyla örülen duvarlara tuşlanıp duruyordu. Ulusal demokratik mücadelenin merkezinde bile yaşanılan birçok olumsuzlukların muhasebesini, kanlı savaşın kan deryasıyla oluşan bir ortamın atmosferine kurban edilerek sorgulanamıyordu. Peki ya şimdi ne yapılacak? Geçmişin kan deryasıyla oluşan karanlık bulutlarda akan kanlı damlalar Kürt halkının genel çıkarlarına ve özelikle de özgürleşmesi gereken Kürtün şuuru önünde duvar olmaya devam mı edecek? Edilmemesi gerektiğinin en büyük teminat ve kanıtı, geçmişi geçmiş yaşanmışlıklarla geride bırakıp, yeni özlem ve istemlerle nakşedilen barış sürecinin kendisidir; dolayısıyla Kürtlerin özlem ve istemlerdeki değişimin özü mutlaka ve mutlaka Kürt şuurunda yeni şekliyle yansımalıdır. Zira biliniyor ki geçmişin kanlı bir savaşın gölgesinde şekillenen bilinç yada yapılandırmalarla, bahsi edilen sürecin yepyeni argümanların hayat bulması mümkün değildir. Çünkü oynanan her oyunun kendine özgü kuralları vardır. Eğer kürt halkının önüne Kürt’ün elliyle konulan bir oyun varsa ki vardır, o zaman barış sürecinin kurallarına göre toplumu yönlendirmenin en büyük sorumluluğu da hiç ama hiç kuşku yok ki bu bahsi edilen oyunu kendi halkının önüne koyan siyasi öncülerin görev sahasındadır.
Kürt halkının halk oluşundan kaynaklı haklarının başına musallat olanın, sadece düşman diye tabir edilen öğenin düşmanlıkları vurgusuyla yetinirsek eğer, kısır ve güdük siyasal kafa yelpazesiyle Kürt halkının haklarının üzerinde tepeleyen, sözüm ona Kürt siyasi unsurları unutmuş oluruz. Oysaki Kürt halkının haklarını tepeleyen düşman damgasıyla damgalı olanların tahripkâr duruşlarından daha tehlikeli olanlarsa, hiç kuşku yok ki, Kürt siyasetinin şemsiyesi altında Kürt halkının hakları üzerinde tepişenlerdir. Kürt halkının hakları üzerinde tepişme ölçütü elbette ki zordur. Zira her kesimin kendi siyasal çıkarlarıyla oluşturduğu siyasal yelpazede ki duruşuna göre, kendi siyasal çıkarlarına özgü parametreleriyle yükseltilen duvarları aşıp genel ölçütlerle buluşmanın imkansızlığı vardır. Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesinin arenasında boy gösteren bu yeteneksiz unsurların itici motor gücüyse, hiç kuşkusuz yakınma siyasetinin dışında beş para eder bir siyasi duruşu olmayanlardır. Ve pek tabidir ki, Kürtlerin hak tanımadan yana en ufak bir olumlu gelişmeyi insanlık aleminin kurtuluşu gibi pohpohlayan ama diğer yandan da, yaşanılan bir çok çirkinliklere gözünü kaydırmayan yapay aydınlardır. Her inancın, her ideolojinin ve her istem ve arzunun temel şartları vardır. Dolayısıyla Kürt aydını olmanın da temel şartları vardır. Belki de bahsi edilecek temel şartların başında onun bunun aydını olmaktan daha çok, Kürt halkının ulusal demokratik mücadelenin siyasal arenasında yürütülen halkın haklarını takip edebilen aydını olmaktır. Zira Kürt halkının ödediği bedelleri basamak yaparak siyasal arenanın merdivenleri bir bir yükselen bu çaptaki yeteneksiz siyasilere seyirci kalmak kadar günah bir şey olmasa gerek.
Haydi diyelim Kürt siyasetinin genel arenasında yaşanan olumsuzluklara karşı sözüm ona Kürt aydınının aydın olma rötuşları sadece ve sadece kendi siyasal efendisinin yanlışını desenlendirmelerle doğruya çevirme rötuşları iyi bellemiştir. Peki yereller de görevlendirilen yerel yöneticilerin gözle görülen yanlışlıklarının üzerine gitmemeyi hangi aydın olmanın tarafıyla acıkliyacağız?
Farz edelim ki yaşadığınız yerleşim alanınızda, o yerleşim alanında yaşayan halkın inanılmaz özverisiyle yaratılan ulusal değerleri illa da Kürt kadın hareketi adı altında kendi ideolojik egolarına kurban eden anlayışta direnen yerel yönetici birine karşı sessiz kalmakla mı aydın olunuyor yada aydın olunacak?
Elbet ki, Kürt halkının ulusal mücadelesinde, Kürt kadının rolünü ve varlığını inkar etmeye çalışmak topyekun Kürt halkının varlığını inkar etmek demek olduğu biliniyor ve özelikle de biliyoruz. Ve pek tabidir ki, Kürt kadın hareketine önem vermemek ulusal değerlere önem vermemekle de eş anlamlı olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla anlatmaya çalışılan Kürt kadın hareketinin birikimleri üzerinden hareketle, barış adı altında Kürt halkının önüne konulan böylesi hassas bir süreçte herhangi bir yerel yöneticinin sadece ve sadece cinsiyet ayrımcılığında hareket etmesi halinde, diğer mevcut tüm birikimleri kadının güç olması için birer desen olarak kullanmaya yönelip diretilmesi Kürt halkının ulusal demokratik haklarının etrafında bütünleşmesi gereği ortada dururken, yepyeni ve gereksiz bir ayrışma ve kamplaşmayı da beraberinde doğuracağı gerçeğidir.