─Kirli siyaset, şaibeli politika, sakat bir demokrasi, yamalı eşitlik. Bu yolda, çalışma ve yolculuk Sıkıntılıdır! Senaryo aktörleri ve yobazları tanımak, tehlikeli ve tuzaklı yollarını fark etmek, basit değildir. Her zaman sıkıntılı olur; sıkıntı kanser hastalığı getirir. Masa üzerinde yazılı imzalı sözleşme yokken hayali bir pazarlık tır! Kendi çiftliğine hırsızlık ve yataklık yapan, kişi ve kişilerin dosyaları, bir gün açığa çıkacak! Geç de olsa o ihanet beli olur. Doğruluk ve dürüstlük, açığa çıkar. O zaman hak ve hukuk adaleti yerine getirecek mi, getirmeyecek mi ? Bu mahkeme milletin bilincine ve vicdana sığacak mı, sığmayacak mı ? Şimdi cevap vermek uygun değil; zamana ve tarihe kalsın; Şimdi Haşhaşiler kimlerdir? Hikayesini anlatalım:
Haşhaşiler'in tarihi, on birinci asırda, önce İranda, sonra Şamda. Haşhaşiler dini bir tarikat kurdu. Ama siyasi bir örgüt; bu Haşhaşiler'in Ruhani lideri Hasan sabah dır. Dini olarak kurduğu tarikat ve müritler çoğaldı. Bir Kale ve iki vadi ele geçermiş. Kale içinde yerleşim kurdu; yiyecek, içecek, giydirecek, her türlü Kale içindeki tedbirini aldı. Yüzlerce mürit topladılar; çoğunluk genç yaşta, rahatça beyini yıkıyordu, hepsini fedai yaptı !
O vadilerde her türlü meyve yetiştirdi her türlü sebze akar su çeşme köşk ve bir kaç tane kız talandan, elde etmiş, ya da cariye satın almış, huri olarak kullanıyordu! Öyle süslü püslü bina yaptırmış, cennet benzeri gibi yaptılar. Kale içindeki o cahil sofuları barındırdılar, tam bir askeri güç bir ordu kurmuşlar. Hatta kocaman büyük Selçuklu devletini tehdit ediyordu.
Çevredeki güç ve hakimiyetini gösterdi, rolünü kulandı başardı! Hasan Sabah dini olarak kurduğu tarikatı fikrini ve projesini değiştirdi. Gasp, cürüm, tehdit, meçhul suikastlara başladı. Herkes bunlardan korkuyordu. Kale içindeki o sofulara Haşhaş veriyor bayıltıyordu, taşınıp cennet bahçesine götürüp, biraz sonra kendine geliyor. Huri kızlar hemen koşuyor yaklaşıyor. Diyorlar: Hoş geldin cennete, hoş geldin! Süt, bal şarap ikram ediyordu. O içki içinde ilaç vardı, tekrar bayılırdı, hemen Kale ya taşınırdı biraz sonra kendine geliyordu; etrafına bakıyordu, hayrat içinde kalırdı. Biraz önce cennette idi, şimdi Sarayda.
Hasan Sabah bunlara diyor ki: Ey cennetlik müritler, siz erken cennete girmek istiyor musunuz? Size bir görev vereyim eyer erken yerine getirirseniz cennet kapısı açıktır! O cahil sofular suikast ve meçhul cinayetlere birbirleri ile rekabet yapıyordu! Kendilerine dinci İslamcı deyip, aslında katil çete! ─Şimdi de Haşhaşiler vardır. El Hasan sabahlar vardır, Arap ülkeleri Suriye de aynı muameleyi yapıyorlar. Başka yerlerde de yakın de vardır; gözden kaçırmayalım. Hasan Sabahlar vardır, hem de cübbesiz, sarıksız. Başka yöntemlerle, başka maske kullanıyorlar. Öyle güçlü bir siyasetle, kadın ve erkek müritler öyle bir ideoloji ile çoğaltmıştır. Cennetsiz müritler, hesapsız kitapsız bir harika! Ama bir noktaya kadar devam edecekler. O konaktan sonra, gerçek ortaya çıkınca bedelini kim öder? Beddua ve sitemlerin hesabını ancak (ALLAH ) sorar. İnsan bu hesabı çözemez.
Değerli arkadaşlar, bizim kaç tane Hasan Sabah var ve ne kadar müritler var? Milliyetçilik perdesi arkasında neler oluyor? Bu senaryocuların projesi ve son hedefi ne olduğunu bilmeliyiz. Hangi cinsler bu muamele yapar? Kendi şahsiyetini dramını ve gramını bilmeyen insanlar bu işlere bulaşır! İnsanlıktan anlayan, inancı ve düşüncesi olan, başkasını da düşünür. Şerefli insanlar kimlerdir? Kendi ırkına, diline milletine, değer veren dürüst insanlardır!
Kendi ırkına, diline milletine, hiç önem vermeyen, şahsi çıkarın arkasında koşan, hırsızlık yapan, kendi arkadaşının kanı üzerinden rant yapan, kime önderlik yapar? Kim bunlara güvenir? Eski Haşhaşiler, din maskesi kullanırdı. Ama şimdi başka yöntemler kullanılır; eskiden daha beter tezgahlar var. Şimdi, kutsallık gösteriliyor. Millet de dürüst temiz bir inancına sahip, güvenerek yolu devam ediyor. Bu dünyada neler oluyor? Ekseriyeti bu memlekette. Ama ne fayda anlamak zor, işi karıştırmak bozmak basit. Ama akıl çalıştırmak tecrübe almak, adaleti takip etmek, doğru söylemek zor ve tehlikelidir! Doğruluk yasak olduğu yerde, orada yaşamak haram dır. Bu milletin ifadesini almaya ne zaman yetiyor, nede hakem var, ne tercüman bulur, ne kağıt yetiyor ne kalem çizer. Ancak ALLAH bu işi bitirir