Çevreci Bir Siyaset

Çevre sorunu modern toplumların yıkıcı ana damarlarından birisini teşkil ediyor. Modern toplumdaki ana damar şu anda gerçekten kirlenmiştir! Bunu bilmeyen, duymayan mı var sanki? Damardaki kolesterol oranı iyice yükselmiştir. Tansiyon düzgün gitmiyor. Kalp bazen tekliyor… Kirlenmenin sebebi hem bilinçsizliktir hem de kar oranlarını artırma hırsıdır. Şunu genellikle hep söyleriz: Beslenmesine dikkat etmeyen kişiler sonunda sağlık problemleri ile boğuşurlar. Toplumlar içinde bu böyledir. Toplumdaki girdi ve çıktılar arasında güçlü bir bağ var. Bunu hepimiz iyi biliyoruz. Yani, aslında üretmek ve tüketmek arasında çok sıkı bağlar vardır ama bazılarımız oralı olmak bile istemiyor.
 
 Bu gerçekten her türlü toplum için böyledir.
 
 Üretmek toplumlar için hayatı bir önem taşıyor. Bunu herkes kabul eder. Ama ekonomik üretimde eğer temel amaç sadece kar oranını yükseltmek ise, çevre sorunu o zaman havadan sudan gerekçelerle göz ardı edilir. Çevre tahrip edilir. Pazar ekonomisini dürten mekanizmalar, kendi yaratıkları sorunlarını denetleyemedikleri, üretimden kaynaklanan çevre kirliliğine bir ekonomik ve manevi fiyat biçemedikleri için, çevre sorun her gün daha da büyüyor. Ve insanlığın geleceğini tehdit eden bir sorun olarak karşımızda çıkıyor.

O nedenle siyasette çevreci olmak esasında ahlaklı olmakla eş değerdedir!

Bakınız şimdi; teneffüs ettiğimiz hava, içtiğimiz su, olanaklarını sınırsızca kullandığımız doğa ve tükettiğimiz gıdalarla fazla oynamaya gelmez. Bunlar hassas dengeler üzerine kurulmuşlar. Hele bu oynamalar salt kar amaçlı yapılıyorsa, o zaman da güvenliğimiz ve geleceğimiz tamamen tehlikededir. Burada söz konusu olan gereksinimlerin temel dengeleri bir kere bozuldu mu, onları bir daha onarmak pek kolay olmaz. Çevre kirliliği ve tüketim savurganlığı bugün ki gibi aynı oranlarda devam ederse, hayatımız için temel olan şeyler, yani temiz hava, su, yeşil alanları ve tarımsal gıdalarımız birçok yönden tehlikeye girecekler…

Yukarıda saydığımız nedenlerden dolayı ekonomik büyüme politikasını ciddi olarak tartışmamız gerekecek. Toplumlar için büyüme gereklidir ama ne için sorusuna yeterli cevabı verdiğimiz zaman, ahlakı yönden yanlış yaparız. Çünkü büyüme problemini sadece ekonomik terimlerle açıklamak artık yetersiz oluyor. Mesela plastik bardak ve tabak üretmenin çevreye ne kadar zarar verdiğini hiç düşündünüz mü?

Ivır zıvır, tıngır mıngır bir sürü mal ekonomik büyümenin belirtileri olarak kabul edilirler. Etrafınıza bir bakın; yığınla gereksiz eşyalar, oyuncaklar, kimseye faydası olmayan ürünler…

Büyüme bir yanı ile ekonomiktir. Bunu biliyoruz. Ama büyüme olgusunu kesinlikle bir de manevi büyüme olarak algılamamız gerekecek. Bakınız şimdi; büyümenin içeriği, yani ne ürettiğimiz, nasıl ürettiğimiz, kimin için ürettiğimiz, neden ürettiğimiz sorunu, en az, büyümenin kendisi kadar önemlidir. Maddi ve manevi üretim ayni temel insani amaçlara hizmet etmelidir. İnsan maddi olmakla birlikte insani açıdan manevi olarak ta büyümesi gerekiyor.

Mesela öldürücü silah üretimi ile insanların beslenmesi için yapılan temel gıda üretimi bir tutula bilinirler mi? Aynı mantıkla bunları değerlendirmek büyük bir yanlış olmaz mı? Çünkü bunlardan birisi insanları öldürmek için üretiliyor ötekisi de insanları yaşatmak için üretiliyor!

Kim ne derse desin, neticede bu mallar böyle kullanılacaklar…

Amaç insanları yaşatmak mıdır yoksa yok etmek midir? Bu konuyu tutarlı bir biçimde kavramak gerekiyor. Değişik açılardan konuya yaklaşmak gerekiyor.

Çünkü varlık olarak insan birçok açıdan her gün karanlık güçler tarafından saldırıya uğruyor. Hiç tahmin etmediğimiz taraflardan insanlar ve toplumlar yara alıyorlar. Hem de kısa vadede telafileri zor olan yaralardır bunlar.

O nedenle üretim ve tüketim konusunda gerçekten seçici ve temkinli olmak gerekiyor…

Mesela pazar için üretilen bir malın sonuçlarını, bunların bir de ne için kullanılacağını hesaplamak, insan olmanın bir gereği değil midir? Ben atom bombası üretirim ama sonuçlar beni hiç ilgilendirmez derseniz, sizleri kim tutarlı bir biçimde ciddiye alabilir ki? Ben kurşun sıkarım ama sonucu beni ilgilendirmez demek ne kadar mantıklıdır? Hem cinslerimiz öldürmek için satışa çıkarılan bir malın, bu hangi motiflerle yapılırsa yapılsın, kesinlikle ahlakı açılardan değerlendirmek gerekiyor. Pazarlarda satılan her mal sadece getirisi açısından değerlendirmek doğru olamaz. Sadece bu şekilde bir mal değerlendirilemez…

Mesela büyük bir pazara sahip olan uyuşturucu ticaretini, sadece kar ve talep motifleri ile haklı çıkarabilmek mantıklı ve etik bir davranış olabilir mi?

Şunu hepimiz az çok iyi biliriz ki; arpa ekenin buğday kaldırması mümkün değildir. Kısacası insan olarak ne ekerseniz onu biçersiniz!

Bu çevre sorununda da böyledir. Üretim sorununda da böyledir. Manevi alanda da bu böyledir…

Çevre sorununda mutlaka çevreci bir siyasetin ve bilincin geliştirilmesi lazımdır. Bu herkes için gereklidir ve hayati bir öneme sahiptir. Ekolojik dengelere temkinli yaklaşan, buradaki hassas mekanizmaları bilimsel yöntem ve verilerle güçlendiren bilinçli bir siyasete ihtiyacımız var. Mesela ekolojik dengelere en ufak zarar veren mallara ağır vergiler yüklemek, çevreyi korumak için fiyat politikasını gözden geçirmek, tutarlı bir reklam vergisi uygulamak ve buradan gelen tüm gelirlerle tüketicileri bilgilendirmek, onları sağlıklı tüketim konusunda aydınlatmak, taşımacılık alanında özel araba kullanımı aza indirgemek, bu amaçla kolektif toplu taşımacılığı ve demiryolu taşımacılığını cazip hale getirmek…

Somut bir çevre siyaseti olmayanın soyut ekolojik gevezelikler yaparak sorumluluktan kaçması, insanlara pek fazla yararı olmaz.

Çevreyi gerçekten korumak için, yukarda saydığım önlemlere kimler katlanmaz ki?

Katlanmayanlar varsa, bunun bedelini ekonomik ve siyasi olarak ödemek zorunda kalacaklar!

Bu konuda yapacak çok şeyimiz var; mesela içme suyumuzu her türlü yabancı atıklardan arındırmak ve temiz içme suyunu her vatandaş için bir hak olarak değerlendirmek gerekmez mi? İçme suyu ve enerji sektörünü kar amaçlı faaliyet olmaktan kurtarmak ve bu hizmetleri sadece maliyetine vatandaşa dağıtmak mantıklı bir önlem olmaz mı? Mesela bölgemizde elektrik fiyatlarının bu kadar pahalı olması acaba neye dayanarak yapılıyor?

Hepimiz şunu iyi biliyoruz ki, elektrik maliyetleri aslında günümüzün fiyat politikasını hiçbir zaman haklı çıkaramazlar. Şu bir gerçektir: Elektrik enerjisi çevre açısından temiz bir enerji kaynağıdır, her kesim tarafından kullanılır, o nedenle de çevre motifi açısından ucuz olması gerekmez miydi?

Mesela bölgemizde üretilen elektriğin maliyeti bugünkü fiyat politikasıyla orantılı olarak yapılıyor mu? Bunu hiç sanmıyorum!

Bu alanda yasal boşluklar var…

Mesela çevre kirliliğine neden olan ve sıkça kullandığımız petrol ve kömür konusunda ne kadar bilinçli davrana biliyoruz? Bu konuda ekonomik teşvikler uygulamaya koymak frenleyici bir etki yapmaz mı?

Devlet bile yoksullara ucuz ve kalitesiz kömür dağıtıyor! Yani devlet hem çevreyi kirletiyor hem de bunu koruduğuna dair vatandaşa güvence veriyor. Başka bir şekilde bunu söylersek: devlet hem alkol üretiyor hem de alkolizme karşı olduğunu söylüyor! Devlet hem sigara üretiyor hem de sigara içmeme kampanyaları düzenliyor! Yani hem nalına hem mıhına!

İşte bu nedenlerden dolayı diyorum ki çevre sorunu sonunda bir ahlak sorunudur!

Mesela yerel yönetimlerimizin bir çevre eylem planı var mıdır? Bunu her yerel yönetimden istemek hem siyasi hem de yasal bir sorumluluk olması gerekmiyor mu?  Mesela yerel yönetim çevre ve sağlık konusunda sadece kampanyalar ve pankartla işi idare etmeye kalkışması, bu ne kadar ciddi olabilir ki? Bu işin sorumlusu yerel yönetim olduğuna göre o zaman neden gereğini yapıyorsunuz? Neden bu konuda gerekli olan araç-gereç, altyapı önlemlerini ve siyasi kararlılığı göstermiyorsunuz? Sorumlu olanların bu konular da devamlı şikâyetçi olması da pek akla uygun değildir. Yerel yönetim olarak bu konuda siz kendiniz önce gerekeni yapınız ondan sonra vatandaştan duyarlılık bekleyiniz! Doğru olan bu değil midir?

Mesela yerel yönetimler arasında çevreyi koruyan, atık konusunu ciddiye alan, enerji tasarrufu konusunda pratik önlemler alan, vatandaşları bu konuda bilinçlendiren, su, altyapı, yol ve temizlik konusuna yatırım yapan yerel yönetimlere neden yönlendirici teşvikler verilmiyor ki?

Evet, toplum olarak gerçekten somut çevreci bir siyasete ihtiyacımız var!