Karbon-Sera Gazı Salınımı ve Küresel Isınma

Değerli okurlar, Fosil yakıtlarının kullanımına bağlı olarak karbon salınımı ve sera gazı salınımı olmak üzere başta küresel ısınma ve çeşitli çevre sorunlarına neden olmaktadır. Bu çevre sorunları ise son yıllarda giderek artmakta gerek insan yaşamı olsun ve gerekse diğer canlıların yaşamı tehlikeye girmektedir.

 

Sanayi devrimi ile başlayan fosil yakıtlara bağlı sanayileşmeyle dünyamızda küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi sera gazı salınımının artması hava ve suyun kirlenmesi gibi çevre kirliliğine neden olduğu bu vesile ile çeşitli çevresel sorunlar ortaya çıkmıştır.Sanayi devrimi sonrasında ekonomik anlamda her ne kadar toplumun refah düzeylerinde önemli artışlar olmuşsa da çevresel sorunlar da o düzeyde arttığını görüyoruz.

 

Fosil yakıtlar yandıklarında açığa bazı sera gazları çıkmaktadır. Bu gazların çevreye verdikleri zararın temel nedeni açığa çıkan sera gazı içerisinde bulunan karbondioksit (CO2) gazının atmosferdeki yoğunluğunun artmasıdır. Bunun neticesinde doğal denge içerisinde atmosferde yer alan karbondioksit gazı belirli bir yoğunlukta kalmaktadır. Karbon gazı salınımları sera etkisine, sera etkisi küresel ısınmaya küresel ısınma ise iklim değişikliğne neden olmaktadır.

 

Karbon gazı salınımının dünyada belirli bir düzeyde tutulması için yapılan çalışmalara yer verilmiştir.Avrupa birliği tarafından yakın zamanda Türkiye’de uygulama bulacak sınırda karbon düzenlemesi ile Türkiye karbon salınımını kısıtlamak noktasında gerekli önlemleri almak zorundadır. Çevre kirliliği, Türk Çevre Yasasında “Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etki” olarak tanımlamıştır.

 

Fosil yakıtlar yandıklarında çevreye zararlı bazı sera gazı açığa çıkmaktadır. Bu gazların çevreye verdikleri zararın temel nedeni açığa çıkan ve sera gazları içerisinde yer alan karbondioksit gazının atmosferdeki yoğunluğunun artmasıdır. Doğal denge içerisinde atmosferde yer alan karbondioksit gazı belirli bir yoğunlukta kalmak zorundadır. Bu sebeple karbon gazı salımları sera etkisine, sera etkisi küresel ısınmaya, küresel ısınma ise iklim değişikliğine neden olmaktadır.

 

Birleşmiş Milletler İklim Değişimi Çerçeve Sözleşmesi’nde “karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan değişiklikler” iklim değişikliği olarak tanımlanmıştır. “YÜKSEK SICAKLIK, AŞIRI YAĞIŞ, HORTUM” gibi hava olaylarının bir bölgede uzun süreli etkisini göstermesi iklim değişikliğine örnek olarak gösterilebilir.

 

Çevre sorunları bütün dünyayı etkisi altına aldığı için uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Çevre sorunlarının bu düzeyde artması ülkeleri ve çeşitli kuruluşları çevre konusunda bir takım hukuki alt yapı hazırlığına sevk etmiş ve bölgesel ve global sözleşme protokol ve bildiriler hazırlanmıştır. Uluslararası düzeyde ilk adım çevresel sorunları çözmeye yönelik ilk konferans 1972 yılında Stocholm Konferansında atılmıştır.Stocholm Konferansı 5-16 Haziran 1972 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Sosyoekonomik yapıları ve gelişme düzeyleri farklı olan bir çok ülke katılmıştır. Konferansın sonunda Birleşmiş Milletler Çevresi Bildirisi kabul edilmiştir.Stocholm Bildirgesi’nde dile getirilen çok sayıda ilke ve kavram gelecekteki uluslararası çevre anlaşmalarına yol göstermiştir. Bunun yanı sıra pek çok devletin anayasalarında ve iç hukuklarında etkili olmuştur.

 

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 03-14Temmuz 1992 tarihleri arasında hazırlanmıştır. Ulaşılmak istenen nihai amaç ise Sözleşme’nin 2. Maddesinde açıklanmıştır. Bu madde “Sözleşmenin ilgili hükümlerine göre, atmosferdeki sera gazı birikimlerini iklim sistemi üzerindeki tehlikeli insan kaynaklı etkiyi önleyecek bir düzeyde tutmayı başarmak” olarak tanımlanmıştır. Sözü edilen Sözleşme Türkiye’nin içinde yer aldığı 194 ülke tarafından imzalanmıştır. Sözleşmeyi imzalayan ülkelere bazı yükümlükler öngörülmüştür. Her ülke belirli oranlarda iklim değişikliğine sebebiyet veren sera gazı salımı gerçekleştirse de taraf ülkelerin sera gazlarını salma yoğunlukları farklı göstermektedir.

 

Türkiye’de karbon salımı hususunda çeşitli önlemler aldıkları görülmektedir. Yeterli mi? Hayır yetersizdir! Bununla ilgili olarak karbon salımını önlemeye hizmet eden çeşitli vergiler ve harçlar mevcuttur. Bunlar: Motorlu taşıtlar vergisi, temizlik vergisi, özel temizlik vergisi ve katı atık vergisi örnek olarak gösterilebilir. Bu vergiler ve harçlar dolaylı olarak her ne kadar karbon ve sera gazının çevreye verilen zararı azaltmada etkili olsa da birinci amaç hazineye gelir sağladığını görüyoruz. Karbon gazı salımına sebep olan fosil yakıtların ve bu yakıtlardan çıkan karbonun oranı doğru tespit edilmelidir. Alınacak vergi karbon salımı oranı arttıkça vergi de artmalıdır. Verginin mükellefi havayı kirleten öder ilkesi kirleten olmalıdır. Karbon vergisi, çevre kirliliğinin önlenmesi açısından her türlü adımların atılması gerekmektedir. Daha az karbon salımına dayanan üretim yapmak maliyetli bir süreçtir. Devlet olarak vergi düzenlemesinin öncesinde çeşitli sektörlere belirli bir süre teşvik ve yardımlarda bulunmalıdır. Bu yapıldığı takdirde sera gazı ile mücadele ve kalkınma da kolaylaşacaktır. Türkiye olarak alınan vergiler ve harçlar halka yansıyan maliyetleri yumuşatmalı ve elde edilen gelirler de temiz bir çevre için kullanılmalıdır.

 

Günün Sözü :”Eğitim.. Gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir.” (Albert Einstein)

 

Abdulbaki AKBAL

S.M.Mali Müşavir-B.Denetçi