Sırada İlk Olmak!

İnsanlar her zaman bir şeyler için sıraya girerler. Sıranın anlamı da budur zaten. Modern toplumlarda normal olan bir sıra kültürü var. Bunu biliyoruz. Devlet dairelerinde de özel sektörde de bu sıra kültürü geçerlidir. Herkes bu bağlamda sırasını beklemek zorundadır. Sırasını beklemeyenler halk tarafından yadırganırlar. Hatta açık olarak azarlanırlar! Sıra kültürünü tutarlı bir biçimde uygulamayan personel hakkında her zaman iş cezaları ve yargı yolları açıktır.

 

Bakınız; son dönemlerde Amerikan’dan tutan da Türkiye’ye kadar her ülkede sıra kültürü rafine biçimlerde önümüze çıkıyor. Büyük mağazalar ucuz mal satmak için ilk sıralara girenleri ucuzlukla ödüllendiriyorlar! Kim daha erken mağazalara girerse ucuz malı o kapıyor. Genellikle cep telefonu, televizyon, bilgisayar gibi elektronik eşyalar revaçtadır.

 

Bunları ucuza kapmak için insanlar günlerce sıraya giriyorlar.

 

İşin tuhaf yani ise şudur; bu gibi satışları arttırma yöntemleri medyalara da haber oluyorlar, hatta bu satış mağazalarının reklamı günlerce yapılıyor. Tabi bu arada izdihamlar yaşanıyor, umduğunu bulmayanlar hayal kırıklığına uğruyorlar, daha erken sıraya girmediği için kendilerini suçlayanlar da var. Ama bazen şu gerçek tümden unutuluyor; içerdeki mallar her zaman dışarıda sıraya girenlerin sayısından daha azdır!

 

Dolayısıyla birileri mutlaka mağazadan eli boş dönecektir.

 

Tabi bu arada şunu da unutmamak gerekir; bazıları zevk için bu iş yapıyorlar, özellikle gençler değişik ve heyecanlı bir şey yapmak için bu mağazalara akın ederler. Yeni bir şeyi denemek isterler, merakların gidermek isterler. 

 

Kimisi de sırada ilk olma duygusunu yaşamak için bütün zekâsını kullanır…

 

Bu aralarda komikliklere de tanık oluyoruz…

 

Söz ettiğimiz bu sıra kültürü beni biraz gerilere götürdü…

 

Sıra kültürü, bilindiği gibi eski Doğu Blok’u ülkelerinde her bağlamda istenmeyen bir propaganda görüntüsü veriyordu. Her şey için burada sıraya girmek gerekiyordu. Çünkü pazarlarda yeterinde mal yoktu. Gıda maddelerinden tutun, tekstil, yakacak, beyaz eşya, kozmetik, evet, her şey sıraya tabi tutulmuştu.

 

O nedenle Doğu Blok’u ülkelerinde yaşayan insanlar her şey için sıraya girmeyi öğrenmişlerdi.

 

Hem de kuzu kuzu!

 

Sıra kültürü ile ilgili ilginç masal ve mitoslar var Doğu Avrupa ülkelerinde.

 

Bildiğim birisi şöyledir:

 

Batılı bir profesör gününü gün etmek için ve Doğu Blok’undaki ülkelerin ekonomisini iyi irdelemek için, bir gün halkın arasına katılmaya karar verir. Sokakları gezer, metrolara girer, çarşıdan alışveriş yapar, değişik değişik malların fiyatlarını sorar, bu sokak senin öteki sokak benim diyerek bütün gün dolaşır.

 

Ama bu arada bir şey profesörsün dikkatini çok çeker: Çok büyük bir meydanda yığınla sıra olmuş insanlar bir şeyleri bekliyorlar. Profesör meraklanır ve sırayı takip etmeye başlar. Sıranın başında hangi mal satılıyor, bunu öğrenmek için sıranın başına doğru hareket eder. Ne için sıraya girmişler diye düşünmeye başlar.

 

Sonunda şöyle bir manzara ile karşılaşır:

 

Sıranın başında bir teyze yere diz çökmüş ve önü de bomboştur! Teyzenin önünde hiç bir şey yok! Profesör teyzeye yaklaşır ve sorar: Teyze ne için sırada bekliyorsun?

 

Ne sırası yavrum? Sırada beklediğim filan yok! Ben yaşlı bir insanım, dizlerim yeterince artık tutmuyor. Yorgun düştüm ve şuracıkta bohçamın üzerine oturdum. Arkamdan gelenlerde burada bir sıra var diye düşündüler ve hemen arkamdan sıra olmaya başladılar!

 

Peki, maden ortada sıra olacak bir şey yoksa neden kalkıp gitmiyorsun?

 

Olur mu? Canım oğlum. Bakınız; hayatımda ilk kez sıranın başında ben varım. Bu sırayı hiç terk eder miyim? Diye pişkin pişkin bir cevap verir…

 

Bazen sırada ilk olmak, niçin sıraya girdiğimizden daha önemli oluyor!

 

Profesör de bu arada bütün akademik bilgilerinin altüst olduğunu ve bunların bazen gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu kendi deneyimleri ile görmeye başlıyor…

 

Bizim toplumumuzda da hayatlarında ilk defa sıranın başında olanlar ve sıranın başını terk etmek istemeyen nice yaşlı ninelerimiz var!

 

Onlar için orada olmak bile yeterli!

 

Böylesi insanları Sivil Toplum Örgütlerinde, sendikalarda, siyasi partilerde, değişik kamu kurumlarında, meslek örgütlerinde, derneklerde vb, gibi yerlerde kolaylıkla bulabilirsiniz.

 

Herhangi bir derneğin başkanı olmuş ama bu derneğin kuruluş felsefesinde, amaç ve vizyonundan haberi bile yok. Tüzük ve programını bilmez ama dernek başkanıdır!

 

Görev başında olanların önlerinde pek fazla önemli bir şeyleri de yoktur. Mesela bir araba tamircisini marangoz yaparsanız olacağı ancak bu kadar olur işte. Araba tamircisinin aletleriyle insanlar ne kadar marangozluk yapabilirler ki? Ama bu insanlar yine de görev sırasında ilk oldukları için bir türlü bu sırayı terk etmiyorlar! Orada kalmak için her türlü hilebazlığı deniyorlar. Sırada ilk olmakla bunların benlikleri arasında tam bir özdeşlik oluşmaya başlamıştır.

 

Terk etmedikleri için de, işlerin düzgün gitmesine hep engel oluyorlar. Yani suyun başını tutmuşlar ama ne için tuttuklarını pek bilmiyorlar. Dünyadan bihaberdirler ama Dünyayı yönettiklerini zannediyorlar! Bazıları tarafından güdüldüklerinin farkında bile değildirler.

 

Mesela bir okul müdürünü düşünün; değişik araçları kullanarak bu göreve gelmiş ama görevini hakkı ile yapamıyor. Birilerinin adamı olduğu için bu görevine devam ediyor. Ama olanda bu arada öğrencilere, velilere, öğretmenlere oluyor. Bütün yenilikler, çalışma şevki, kurum ve velileri yakınlaştırma gayreti, okulun başarı grafiğini yükseltme çabası, evet, tüm yeni ve geliştirici öneriler müdüre takılıyor…

 

Mübarek herkesin önünü kapatıyor, inisiyatifi kırıyor ve kendi tercih ve temposuna göre bir çalışma ortamı yaratıyor.

 

Zati muhterem kendisini tabur komutanı zannediyor!

 

Müdür Bey sıranın başında ya, sıranın başı olduğu için de hepimiz onu önemli bir şey zannediyoruz! Bu sıranın başında olan müdürler, başkanlar, amirler, siyasiler, görevliler her kurum ve kuruluşta olabilirler ve görevlerini de terk etmek istemiyorlar.

 

Olan da bu arada vatandaşa oluyor. Vatandaş da yeterinde ses çıkarmadığı zaman, var olan düzen ve zihniyet devam ediyor.

 

Ne diyelim…

 

Allah sizleri hidayet etsin!

 

Ve sıranın başında olanlara da akıl versin!