Siz Kürtseniz Kürt olun. Bu ne Muğlaklı?

Selahattin   Eyyübi torunları  size yazıklar olsun.  Eğer siz Kürtseniz Kürt olun, nedir bu muğlaklık?  Kendi kendinizi aldatıyorsunuz,   kendinizle alay ediyor, kendi milletinizi de iğfal ediyorsunuz.  Mademki Kürt, Türk, Arap, Acem  fark etmez, niye bu milletin başına bu felaketleri getirdiniz?  O zaman  AKP, MHP, CHP, BBP, HDP fark etmez  parti  partidir, siyasette aynıdır. Çorbayı  karıştırmayın, için sesinizi de çıkarmayın, tuzlu veya tuzsuz, çorba çorbadır.  Boğa olmayanlar boğalık yapmasın, madem boğa değilsiniz boğalık yapmayın!
Kürtlere ne söylersen faydasızdır ne anlatsan değersizdir. Gelip geçenleri, tarihi, coğrafyası, olup bitenleri Kürtlerin önüne koysan da boştur. Görmüyorlar, çünkü kör tabii olarak görmez, sağır da duymaz. Görmeyen ve duymayan biri inanmaz. İnanmayan da bir şey yapamaz. Ne bir projede ne de bir planda olup bir şeyi becerebilir. Yüz yıllık emeğinin bedelini, kazancını, egemenliğini  düşünmeden fırsatları ellerinden kaçırdılar ve hepsini düşmana verdiler! Şehitlerinin hepsini Abadi ve İran sofularına kurban ettiler. ( Kasım  Sılémani  sağ olsun! )
Suriye’deki Kürtler iyi savaşçılardır.  Çatışmadan büyük başarı elde ettiler ama ne fayda! Siyasi konularda hiç sağlam bir temel atmadılar. Sağlam bir kaynak ile   bağlantıları yok.  Bir kayık gibi denizde dalgalanarak, hangi tarafa gideceği bilirsiz. Her tarafından deniz yırtıcıları, dört koldan saldırı hazırlıkları yapıyorlar.  Kürtler dostu için on binlerce şehit verdiler. Ama o eski altmış yıllık düşmanı, şimdi altı yıllık  dostu olmuş! O eski düşman yeni dost! kayık etrafındaki yırtıcı düşmanlarını  çağırıyor: “İvedilikle haydi kayığı  batırın” diyor. Ne fayda Kürtler gene de görmüyorlar,  duymuyorlar ve  hayal dünyası içindeler. 
Türkiye’deki Kürtlerin bir kısmı çene çalmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Bir kısmı da sitem içindeler. Bir kısmı da kuvvet nerde varsa orda yer alıyorlar. İyi bilinçli kısımlarda var, ama kimse bunları dinlemiyor.  “Haydi birlik beraberlik kuralım” diye  ısrarla birlik oldular. Seçimde 80 milletvekili meclise gönderdik, 106 belediye elde ettik,  bu büyük bir başarı imiş!  Ama maalesef ne yazık ki  sofrayı tekmelediler , devirdiler.  Tam siyasi  kalemi eline alma zamanı gelmişti ki masada üzerinde politika üslubu ile yazma çizme imzalama vakti budur dedik,  fakat Kemalistler engellediler, o başarıyı boşa çıkardılar.  Sözde yandaş olanlar!
Kürt halkına,  Kürt derdine bir ilaç ,bir formül bulunması şarttır.  Ne fayda Kürtler ne hastalıkları kabul eder ne  hataları ne de yanlış siyaseti kabul etmezler.  Bu keskin ve derin bir hastalıktır. Bu hastalığa karşı tedavi etmek için özel bir hekim lazımdır.  Ama bu şekilde bir hekimi nerde bulabiliriz ki?  Asırlar geçti bu sakat ve çürük beyin ile yaşıyorlar.  Bu insanlar ne kadar dini inançlarını beyinlerinde sağlamlaştırmışsa, onları öldürse dahi o inançlarndan vazgeçmezler. Aynı şekilde  siyasi görüşleri ve cehalet kültüründen de geri adım atmazlar. Bu görüşe, bir düşünceye dalmışlar.  İyi kötü geri adım yok!
Her zaman, her saat, her vakitte,  birlik ve beraberlik yapanlar başarmışlar, kazanmışlar ve hedeflerine ulaşmışlardır.   Kürtler de bunu biliyorlar. Bu kelimeyi kullanıyor ve diyorlar ki: Biz tek birlik olmazsak biz tek -tek gideceğiz!  Ama tam tersine birbirlerini incitiyor,  güçsüz duruma düşürüyor, düşmana karışı birbirlerini aşağılıyorlar. Birbirlerine danışıp birbirleriyle sözleşmeye tenezzül  etmiyor,  yanaşmıyorlar. Fakat düşmana yalvarıyor ve kuyruklarını sallıyorlar.  Utanmadan, sıkılmadan.
Ezbere kendi düşüncelerine ve bilinçlerine göre çizmişler, biçmişler, dikmişler. Kimin boyuna gelir gelmez dert değil. “ O lo de here lo tu çi zané kero lo “ (kero kelimesi SAYGINLIKTIR!). Tabi ki bilinçli, okumuş, ilim ve bilim sahibi de vardır, ama yüzde kaç?  %2.  Otuz kırk milyon insan içinde %2 ile siyaset olmaz!
Kürtlerin içinde cehalet ve ihanet meşhurdur.  İlk ihanet Med İmparatorunda başladı.  2. olarak, Abdusselam  Barzani’nin tarikatından Sofi Abdullah ihanet edip Barzani Osmanlıya teslim etti.  3. olarak, Şeyh Mahmut Berzenciye karşı  İbrahim Ahmet ve Hiro Talabani  ailesi İngiliz ve İran’la işbirliği yaptılar. 4. olarak, Celal Talabani  Saddam ve Hafız Esat ile işbirliği yapıp Mustafa Barzani ya karşı cebe aldılar. 5. olarak,   her şey bitmek üzere iken, yine  Talabani ailesi  ve yandaşları en büyük ihanet yaptılar.   Bu ihanetçiler hem de utanmadan diyorlar ki biz petrol hırsızlığının önünü kestik. (Şerefsizler!) Siz kendi namusunuzu  sattınız.  Şerefinizi, imanızı, memleketinizi sattınız. Ne hırsızlığından bahsediyorsunuz.  Her derdin dermanı bulunur ama  kanser gibi içimize işleyen ihanetin dermanı bulunmaz!
Kürtler siyaset ve milli konularda çok geri kalmıştır. Ama Kürt önderleri ve siyasetçileri  zaaflarını kabul etmiyorlar.  Kürtler iyi savaşçılardır ama savaşçıyız demek yeterli değildir. Birkaç defa olaylar, savaşlar gelip geçti. Kürt halkı büyük mücadele gösterdi  ve bedel verdi. Sonunda masada kayıp ettik.  Bizim tecrübemiz kalemimize zaaf verdi.  Kürt halkının önünde iki tane büyük engel vardır: biri cehalet diğeri ihanet. Bunlar inatla birleşince  birbirlerine tahammül etmiyorlar.
Şimdi kendi kendimizi dinleyelim. Başımıza gelip geçenleri kontrolden geçirelim.    Doğru yolda devam ederken yanlış yola girdik. Kar ve zararımızı ölçelim, tartalım. Durumun ağırlık bilançosu ne kadar?   Bu konuda iyi düşünmeliyiz. Bu projede kar mı ettik yoksa zarar mı ?  Yandaşımızdan, çevremizden  puan mı aldık yoksa eleştiri mi ? Bunları da not defterimize yazalım.
Ne kadar yanlış yollarda gitmişiz oysa. O kadar düşmanı sevindirdik, dostlarımızı üzdük,  umutları zaafa ve hayallere   kaptırdık.  Ama samimi dostlarımız sık sık bizi  eleştirdiler ve önerge savurdular. Ama   yağmursuz  bulutlar gibi gelip geçiyorlardı, faydasızdı. Biz kendi hatalarımızdan dönmedik, geri adım atmadık, bir tecrübe kazanmadık.  Hala da biz kendi kendimizi  övgüyle Başarlı gösteriyoruz!  Biz verdiğimiz büyük ve ağır bedeli, can , mal ve mülkü hesaba katmadan, utanmadan sıkılmadan  başarı reklamı veriyoruz! 
Bir de bazen halkımız can acısından, ağıtlardan dayanamayarak bir eleştiri dile getiriyorlar, fakat  tehdit ve cezalandırılmaktan kurtulamıyorlar.  Konuşmazsa acı çekiyor konuşsa ceza alıyor.  Aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık!