Yorum Yazmak

Düzgün ve beklentileri karşılayan yorum yazmak hiç kolay değil, bunu biliyorum.  Yazılı basında yorum yazmak uzun bir dönem hem bilgi gerektiriyordu hem de herkesin karı değildi. O nedenle yazılı basında yorumlar azdı ve kaliteliydi. Yorum yazılan yazının sistemini daha güçlendiriyor ya da yazının mantığını ve sistematiğini büyük oranda çürütüyordu. Yorum yazılan yazıyla eğer diyalog içinde yazılmışsa, okuyucu bundan yararlanırdı. Ama yorumcu, yazılan yazının mantığını ret ediyorsa o zaman yazı ile yorum arasında olumlu bir iletişim kalmazdı. Yazı ile yorum mutlaka paslaşmak zorundadırlar, yoksa tartışma hemen kesilip atılır. Sen yoluna ben yoluma. Yorumcu şunun bunun yazılarına yorum yazacağına o zaman kendisi yazı üretmeye başlar. Mantıklı olan budur. Aydınlatıcı bir yorum, en az yazılan yazı kadar okuyucuyu aydınlatır ve yazıdaki fikirsel ve etik boşlukları doldurmayı hedefler…

 

Yorumlarda normal olan budur.

 

Yalınız son yıllarda internet sisteminin yaygınlık kazanmasıyla birlikte yorum yazanlarının sayısı da çoğaldı. İnternet sitelerinde büyük bir yorumcu kitlesi var. Her telden insanı burada bulabilirsiniz, akıllısından, bilgilisine, psikopatından, teşhircisine kadar her türlü sosyal tip burada mevcuttur.  O yüzden yorumların niteliği bile değişti, daha çok sempati ya da antipati mantığıyla yorumlar kaleme alınmaya başlandı.  Bu çevrelerde kimisi muhatap arıyor, önemsenmek istiyor,  eş, dost, arkadaş arıyorlar. Bunların arasında provokatör ve tetikçi olanlar da var. Ortam anonim olduğu için, internette yorum yazanlar genellikle sahte isim kullanıyorlar. Yani kısaca bu bağlamda şunu söyleyebiliriz; internet yaygınlaştıkça mertlikte bozuldu!

 

Artık kendi kendini tatmin etmek birçok yorumcunun temel amacı olmaya başladı.

 

Mesela bir yazarın ismi bellidir, açık kimliği ortadadır ve yazdığı yazının altına imzasını da koyar. Yorumcu ise anonimdir, rumuz kullanır ve yazılanlarla belki hiçbir ilgisi de olmayabilir. O yüzden yorumcunun niyeti ve bilgi birikimi yorumun karakterini belirliyor…

 

Ben otuz yıla yakındır yazı yazıyorum. Kitaplar, dergiler, gazetelerde yazılarım yayınlanmış. Köşe yazarlığı yapmışım. Yabancı ülkelerin basınında da yazmışım. Bu yazılar gereken ilgiyi görmüşler, yazılarım için eleştirilmişim, övülmüşüm ama hakarete hiç uğramamışım.

 

Yalınız ilçemizin sesi olan bir internet sitesinde, yani nusaybinim. com da yazı yazmaya başladıktan sonra benimle ilgili her türlü yoruma rastladım. Açık olarak bizlerle yüzleşmeden korkanlar ya da bunu çeşitli nedenlerle başaramayanlar, beni tanımayanlar yorum adı altında kinlerini, önyargılarını, saplantılarını değişik vesilelerle dile getirmeye başladılar. Kimisi de sempatilerini ve desteklerini açık olarak ilan ettiler. Kimlerin ne olduğunu, kim olduğunu az çok biliyoruz.

 

Nusaybin çok büyük bir şehir değil.

 

Bu arada sanki bazıları yıllardır bir şeyler söylemek için tetikte bekliyorlarmış gibi davranmaya başladılar. Sanki bazı odaklar bunları yönlendiriyor izlenimini verdiler. Yönlendirenlerin amacı pek iyi değildi, yorumcular da bunu tam olarak algılamadılar. Benimle ilgili ipe sapa gelmez bir sürü şey söylediler. Sağa sola atıp tuttular ama bir türlü hedefi vuramadılar. Çünkü bunların niyetleri temiz değildi.

 

Tabi ki bunları da “yorum” adı altında yaptılar!

 

Bizler de okuyucularımıza saygılı olduğumuz için şimdiye kadar bu “yorumlara” cevap vermedik. Tek tek bu yorumlara zaten cevap vermeyeceğim. Bunun yararı da yok. Çünkü bazıları yorum olmaktan çıkmış, benim yazılarıma, görüşlerime, fikirlerime yeni bir şekil vermeye çalışıyorlar, bir de bana bol bol öğüt vermeyi de unutmuyorlar!

 

Bana niye camiye gitmiyorsun diyenler bari Müslüman olsa diye bir tabir var. Bizimkiler de aynen öyledir!

 

Hani verilen öğütler bir şeye benzese, tutarlı bir yanı olsa, etik açıdan bir yararı olsa, baş göz üstüne diyeceğiz. Ama yorumlara yakından bakıyorsun; açık olarak görülüyor ki amaçları burada deşarj olmaktır ya da beni karalamaktır.

 

Ya da beni temelden başka bir biçimde hayal etmek isteyenler var. Ama benim siyasi ve ideolojik kimliğim bellidir.

 

Bundan da hiçbir zaman vazgeçmiş değilim. Bu benim için bilinçli yapılmış bir seçimdir.

 

Bu arada kimileri meslekleri icabı kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar. Her konuda yorum yapıyorlar ve onların bilmedikleri bir konu da hiç yoktur!

 

Kimileri de garip bir tutum içindedirler; mesela ben diyorsam kalaycıda kaplar var onlar diyorlar ki çarşıda atlar var! Yani saz bir şeyler çalıyor türkücü de kendine göre bir makam uydurmuş!

 

Bu yararlı bir diyalog olamaz…

 

Yabancı dillerde şöyle bir benzetme var; Şeytanın İncili okuduğu gibi diyorlar. Bunun özü şudur; Şeytan ne İncili ne de başka bir kutsal metni iyi niyetle okumaz! O hep burada çelişki arar, yanlış yorumlama konusunda usta bir duruş sergiler, niyet okuyucu olmaya başlar ve insanları maniple etmeye çalışır…

 

Dolayısıyla yorumlar iyi niyetle yazılmalı. İyi niyet demek eleştirmemek demek değildir. Elbette eleştiri yapılacaktır, eleştirisiz bir fikir tartışması zaten olamaz.

 

Benim bildiğim salt mezarlıklarda eleştiri olmaz. Canlı hayatın olduğu her yerde eleştiri gereklidir ama eleştiri ile hakaret arasında farkları da iyi görmemiz gerekiyor.