Geleneksel sosyal, ekonomik, politik ve iktisadi yapıdan modern ve gelişmiş birden çok alanı ihtiva eden bir yaşam tarzına insanlık gelişerek gelmiştir. Bu gelişmelerin tarihsel süreçte kahir ekserisi güçlü toplumların elleri ile oluşmuştur. Gücü sömürü ve hegemonya olarak kullanan toplulukların da bu süreçte etkileri olmuştur. Dünya küresi üzerinde hükmü asırlarca süren yüce dinimiz İslam gücü bir sorumluluk olarak görmüş gereği ne ise yerine getirmeye çalışmak için fertlerine ahlaki ve sosyal bilinci kazandırmayı hedeflemiştir. Bu süreçte insan olmanın da getirdiği sosyal olarak toplumdan soyutlanamayan insanlar arasında belli başlı problemler oluşmuştur. Bu problemlerin bir kısmı lokal çerçevede kalırken bir kısmı sürekliliğini sürdürerek günümüze kadar gelmiştir.
Kadın ve hayattaki konumu bu sorunlardan birini oluşturmaktadır. Evvel emirde kadın geleneksel olarak bir babanın kızı iken evlilikle tamamen farklı bir yaşam kapısı açılan ve hayatının geri kalanını anne, gelin, görümce, hala, teyze abla, olarak sürdürmüştür. Erkek için de bunun farklı olduğu söylenemez. Toplumun çizmiş olduğu dar kalıplar bireyleri bazı şeylere mecbur kılmış kalıplaşmış hayatlar modern çağa kadar süregelmiştir. Sorunun daha fazla büyümesinin ana kaynağının din veya modernleşme olduğu tartışmaları son 200 yılda tartışma konusu olmuştur.
İslam ezilmiş, örselenmiş, herhangi bir hakka sahip olmayan kadın için milat niteliğinde gelişmelerin öncülüğünü yapmış Kuran'ı azimuşşanda Nisa(Kadın) ismini bir süreye vermekle ulvi ortak görevde beşer niteliğini ön planda tutmuştur.
Geldiğimiz noktada yaşanan gelişmelerde sosyal hayatın değişiklik göstererek farklı mecralarda bireylerin aktif rol almasını gerektirmektedir. Söz gelimi geleneksel toplum yapısında kadının en fazla yaptığı iş çiftçilik ve hayvancılık iken günümüzde devlet yönetimine kadar geniş bir yelpazeye sahip mecrada etkinlik içerisinde yer almaktadır. Elbette gelenekselliğin çizmiş olduğu çizgi korunarak modern çağda gerekli etkinlikler için gelenek geliştirilmeli ve sağlam dayanakları doğrultusunda adımlar atılarak gelişmeler izlenmelidir. Gelenekselsiz gelişme temeli kaypak bir zeminde Tutarsız gelişmeleri ve aşılama sorunları doğuracaktır.
Sonuç olarak modern ve geleneksel çözümler göz önünde bulundurularak yapılması gereken sosyal olarak toplumdaki sorumluluğumuzun farkında olmak, çözüm için Sahih dini referanslar ve geleneğimizin farkında olmaktır.
Vaiz / Muhammed Hüseyin Kılıç