Birlikte Yaşama

İnsanların birlikte yaşamaları üzerine bir çok şey söylemek mümkün. İnsan birlikte yaşamak için yaratılmıştır deniliyor. Tabii olarak herkes kendi açısından ve farklı olarak bu konuya yaklaşabilir. Kimisi der ki birlikte yaşamak zordur, kimisi der ki birlikte yaşamak insana özgü bir durumdur, kimisi der ki birlikte yaşamak kadar kolay bir şey olamaz. Kimisi der ki birlikte yaşam çekilmez. Hâlbuki birlikte yaşamak bir sanattır diyenlerimiz de var. Herkesin görüşü tabii ki kendine ama bir gerçek var ki, bunu değiştirmek epey zordur; birlikte yaşam olmadan toplum olmaz, sosyal ilişkiler olmaz, kültürel etkinlikler olmaz, üretim olmaz, hatta birlikte yaşam olmadan yaşamın tadı bile olmaz! Ayrıca birlikte yaşam olmadan seçme özgürlüğü de olmaz. Doğal olarak bu olmazları daha da çoğaltabilirim ama buna pek gerek yoktur.

Bu söylediklerimiz ışığında Nusaybin’e bir bakalım; İlçemizde çok farklı farklı tercihleri olan insanlar yaşıyorlar. Bu her yerde böyledir. Olmak zorundadır da. İnsanlarımız isterse de istemezse Nusaybinli kimliğini taşıyorlar. Bu kimlik zayıf olsa bile bu kimlikten kaçmak mümkün değildir. Her birimiz bir yerden gelmiş olabiliriz, farklı mesleklerimiz, farklı ailesel, sınıfsal ve aşiretsel kökenlerimiz olabilir, siyasi eğilimlerimiz farklı olabilir, cinsel farklılığımız olabilir, kimisi kimisine göre hain ya da kahraman da olabilir, kimisi paracı ve rantçı, kimisi de maneviyatçı olabilir ama sonuçta Nusaybin’de birlikte yaşıyoruz değil mi? Aynı havayı teneffüs ediyoruz. Aynı şarkı ve halaylarla coşuyoruz. Aynı fıkralara gülüyoruz. İçtiğimiz su bile aynı kaynaktan geliyor! Bundan daha güzeli olabilir mi? Ortak yanımız bu değil midir?

İşte bu birlikte yaşamın temel kurallarını birlikte bulmaya uğraşırsak, o zaman da herkesin demokrasi kuralları içinde kendine bir alan bulması da zorunlu olacaktır. Ortak yaşamsal kurallar hepimize lazımdır. Nusaybin’de yaşayan herkes bu ortak kurallara katkı sunmalıdır. İnsan hak ve özgürlüklerine saygılı olmayı, farklılıklarımız varsa, bunları bir zenginlik olarak kabul etmeyi, herkese insan muamelesi yapmayı, İlçemizdeki kurum ve kuruluşlara saygılı olmayı ama gerekirse onları eleştirmeyi öğrenmemiz hepimizin yararınadır. Eleştirelim, eleştirelim ama iftira etmeyelim, Kim bu ortak noktalara saygı göstermiyorsa onları eleştirelim. Herkesi, her kurum ve kuruluşu eleştirebiliriz ama iftira, dedikodu, kara propaganda ve hakaret gibi konulardan kaçınmamız gerekiyor. Çünkü bunun aslında kimseye yararı yoktur. Bu yöntemlerle toplumsal ve siyasal sorunları çözmeye çalışmak, nafile bir uğraştır.

Şunu hepimiz iyi biliyoruz; Nusaybin’in son otuz yıldan bu yana sicili pek parlak değildir. Yığınla insanımız sokak ortalarında vuruldular, ilçemiz sermaye ve beyin göçü yaşadı, hatta birbirlerimizi tanımaz bir hale geldik, insanlığımızdan uzaklaştık. Bu süreçte Nusaybin yeniden büyük bir köye dönüştü, kentsel kültür silindi ve yok oldu. Büyük bir psikolojik travma yaşandı. Bir güvensizlik ve yabancılaşma ortamı doğdu, kimse kimseyi artık beğenmez oldu. Buralardan kaçmak kurtuluş olarak görüldü. Birbirimizle uğraşmak, birbirimize köstek olmak, birilerinin ayağını kaydırmak en belirgin özellik olmaya başladı. Bir kamu ihalesi için yüzlerce şikayet dilekçesi ortalıkta dolaşıyor. Neredeyse şikayet dilekçelerine müptela olanlarımız var. Her konu şikayet konusu oluyor ve muhbirlik mantığı yaygınlaşıyor. Sonuç; bütün ilçemiz bundan zarar görüyor.

İşte bu gibi konulardan kesinlikle ders çıkarmamız gerekiyor. Yaralarımızı sarmamız gerekiyor. Her şeye rağmen hepimiz buralıyız değil mi? Bunu yüksek sesle söylememiz gerekiyor. Bunu önemsemeyeni uyarmamız gerekiyor. Birilerinin hakkına tecavüz edenlerin, düşmanlıkları körükleyenleri, fitne fesatlık yapanları, koru gürültü ve zorbalık yapanları uyarmamız gerekiyor. İlçemize bir hizmet gelecekse hepimizin bu konuda yardımcı olması gerekiyor. Benden sonrası tufan, Bağdat’a halife benim diyenleri tatlı uykularından, hayallerinden, saplantılarından uzaklaştırmamız gerekiyor. Kesinlikle hayat her alanda normale dönmeli. Hala gerginliklerden, çatışmalardan, çekişmelerden, fitne fesattan bir şeyler bekleyenleri hayal kırıklığına uğratma zamanı gelmiştir. Ellimizi bu konuda kararlılıkla masaya vurabilmeliyiz. Ben vuruyorum ve diyorum ki, böylesi insanlara benim yanımda geçit yoktur! Böyle tavır koymak isteyenler beri gelsin…

Zaten hepimiz böyle yapmazsak normalleşme olmaz. Bizler bu normalleşmeyi hep bekledik, bekliyoruz ama bu ortam bir türlü gelmiyor. Demek ki asıl olan bizim bunu bilinçli olarak getirmemizdir. Ortak mücadele olmadan, ortak değerler yaratmadan, birbirimize saygılı olmadan, birbirimizin hakkını savunmadan bu ortamı yakalamak imkânsızdır. Birlikte yaşamın tadına ancak böyle varabiliriz.