Çağımızın Nemrut’ları

Dünya genelinde bakıldığında “din” faktörü toplum ve birey üzerinde etkisi büyüktür. Bazen akıl almaz derece bir vahşete sebebiyet verebilmektedir. Öncelikle şuna değinmek isterim; dinin taşıdığı nitelik ve ögeler büyük bir değişiklik ve çeşitlilik gösterse de temelde doğaüstü bir nitelik taşır, mukaddestir, değişmezdir (dogmatik) ve gönülden bağlanmayı yani teslimiyeti gerektirir. Hal böyle olunca da dinler kendi içlerinde mezheplere ayrılmaktadır. Fakat mezhepler arasında zaman zaman çatışma çıkmaktadır. Bu çatışmalar büyük sorunlara neden olmaktadır. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki dünyanın birçok ülkesinde çıkan çatışmaların temelini din faktörü yatmaktadır.

Denilebilir ki ülkeleri temelinden sarsan ve çok uzun bir süreci kapsayan “Mezhep kavgaları” şimdi olduğu gibi, sınırları da taşıyor.

Geçmişten günümüze birçok facianın temelinde “Mezhep Kavgaları” vardır. Kızılderili kıyımı mezhep çatışması değil miydi? Sonra İspanya’daki iç savaş, İrlanda’daki ve Fransa’daki çatışmaların sebebi mezhepçilik değil miydi? Emevi baskısı, Şii şiddeti hele ki “Kerbela” kelimenin tam anlamıyla faciaydı. Yıllardır Irak da süre gelen çatışmaların kökeni mezhep kavgası olduğunu hepimiz bilmekteyiz.

Özellikle de günümüzde Orta Doğu’da “Mezhep kavgaları” hızlıca yayıldı. Mezhepçilik ırkçılık kadar tehlikeli bir hal almaktadır. Geçmişte olduğu gibi “Mezhep Kavgaları” Irak'taki kavga olmaktan daha ileriye gidilip iç savaşa, kanlı, acımasız savaşa dönüştü. Mezhepler çağ dışı davranıp birbirlerine saygı duymamaktadır. Birbirlerini acımasızca, adeta vahşice bir şekilde katlediyorlar. Bu vahşeti nasıl anlatıyım. Kelimeler bu vahşeti anlatmaya kifayetsiz kalır. Geçmişe takılıp kalmışlar, bizler 21.yy yaşamaktayız. Onlar ise bunu unutmaktadırlar

Yaptıkları, sebep oldukları onca şeyden sonra yetmedi bide camiler bombalanıyor insanlar öldürülüyor. O da yetmiyor İslam âleminin kutsal mekânı “Kâbe’yi”  yıkma kararlarını açıklıyorlar. Bu tür sözler sarf eden, bunları yapan insanlar cesaretli değiller ellerindeki silahların arkasına saklanan korkaklardır. Onlar sadece ellerinde ki silahların arkasına kendilerini saklamıyorlar, bide kendilerine Müslümanız deyip Müslümanlığın arkasına saklanan Müslüman düşmanlarıdırlar. Bu şahısların çıkıp da “Kâbe” hakkında böyle konuşmaları üzerinden günler geçmesine rağmen kaç Müslüman kardeşim çıkıp da kınadı. Söyler misiniz nasıl oluyor da böyle bir olaya susup, bu Mübarek Ramazan ayında oruç tutup Allah huzuruna çıkabiliyorsunuz. En çokta şaşırtan Kâbe imamları buna nasıl sessiz kalmaktadırlar. Bide merak ettiğim bir konuda şudur ki; Sayın Başbakanımız nasıl olur da böyle bir durumda sessiz kalırlar. Esed’den bile sözünü esirgemezken bu canilerden nasıl olur da sözünü esirgiyor.

Benim sözüm size, iktidar, güç uğruna insanları katleden ve onlara sessiz kalan çağımız Nemrutlarına değil. Çünkü onlar sağır, onlar kör, onların gözünü iktidar ve güç şehveti bürümüştür. Ondan dolayı sizler duyun kimin duyduğu değil sizin söylediğimi duyduğunuz önemli. Her şeye susun ama inançlarınıza edilen hakaretlere ve yeryüzündeki Nemrutlara susmayın.