Gül Hırsızları!

Hırsızlığın çeşitleri var…

Kimisi devlet malını çalar, kimisi halkın malını çalar, kimisi ufak hırsızlıklarla uğraşır. Bazıları hırsızlığı ihtiyacı olduğu için yapar, mesela aç olan birisi karnını doyurmak için hırsızlık yapar. Bazıları hiç ihtiyacı olmadığı halde hırsızlık yapar, mesela bir ülkedeki zenginler devlet malını çalarlar, zenginliklerine zenginlik katarlar, devletin bürokratları devletin imkanlarını rafine yöntemlerle zimmetlerine geçirirler,  yerel yönetimlerde aktif olan siyasetçiler ve çevreleri halkın olanaklarını kendi hanelerini geçirmek için her türlü sahtekarlığı deniyorlar…

Dedim ya hırsızlığın çeşitleri var…

Kimisi elma çalar, kimisi üzüm çalar, karpuz kavun çalar. Yani bazı hırsızlıklar vardır ki sadece karın doyurmak içindir ya da yeni olgunlaşan bir meyvenin tadına bakmak içindir. Bir salkım üzüm çalan birisi herhalde bunu daha zengin olmak için yapmaz değil mi! Yapsa yapsa, bir anlık ihtiyacı gidermek için ya da bir anlık zevki tatmin etmek için bunu yapar. Ama anlık ihtiyacı olmadığı halde, zengin olduğu halde hırsızlık yapanlara ne demeli?

Dolayısıyla yapılan hırsızlığa göre hırsızların da çeşitleri var!

Zengin olan hırsızlar, yoksul olan hırsızlar, zenginden çalan hırsızlar, yoksuldan çalan hırsızlar, yetişkin hırsızlar, çocuk hırsızlar, aydın hırsızlar, emek hırsızları, cahil hırsızlar vs. vs.

Bütün bu hırsızlık çeşitlerini ve hırsız kategorilerini değişik açılardan irdelemek mümkündür; ahlaki, siyasi, bireysel, toplumsal… Ama tüm bu değişik insan kategorilerini birleştiren ortak bir nokta var; hırsızlık, yani kendilerine ait olmayan bir malı, bir emeği, bir zenginliği, bir varlığı değişik yöntemlerle gasp etmek, kendi mülkiyetine geçirmek.

Şunu biliyoruz: Mesela Robin Hood gibi bir masal kahramanı zenginlerden çalıp yoksullara dağıttığı için, o tarih boyunca yoksulların gözünde hep kahraman olarak algılanmıştır. Yaşar Kemal İnce Mehmed’i de öyle değil midir? Koçero böyle bir halk kahramanı değil miydi?..

Bazı toplumlarda hırsızlık gözü pekliğin, cesaretin, hatta adam olmanın en önemli bir özelliği olarak algılanır. Erkek olan bir insan, her şeyden önce iyi bir hırsız olmalı! Böyle bir yargı tarih boyunca birçok grup tarafından benimsenmiştir. Hırsızlık birçok bağlam ve toplulukta yüceltilir, hırsızlık yapanlara övgüler dizilir. Mesela eski toplumlarda at hırsızlarına methiyeler dizilirdi. Ama eşek hırsızları hep eleştirilirdi! Yani yapılan hırsızlığın niteliğine göre hırsıza payeler biçilirdi!

Modern toplumlarda hırsızlık suçtur. Bunu da biliyoruz. Yasal olan bir suç bazen ahlak kurallarına göre hafifletici olabilir. Yapılan hırsızlığın niteliği ve miktarı bu konu da belirleyici oluyor. Yani birkaç tane erik çalan birisiyle, tonlarca erik çalanın aynı ahlakı kurallarla yargılayamayız. Birisi nefsine hakim olmadığı için erik çalmıştır, birisi de yığınla insanın emeğini gasp etmiştir ve hırsızlık yapmıştır. Amacı burada zengin olmaktır. Bu hırsızlığı çıkar için yapmıştır.

Yalınız nefsine hakım olmayan erik hırsızı ise bunu çıkar için yapmıyor, zengin olmak için yapmıyor, sadece bunu bir anlık damak tadı için gerçekleştiriyor.

Görüldüğü gibi hırsızlığı birçok bakış açısından irdelemek mümkündür…

Yapılan tüm hırsızlık çeşitlerine değişik açılardan yorum getirmek, konuları analiz etmek olanaklıdır. Hatta bu eksersizleri yapmak ahlaki ve felsefi yönden de çok yararlıdır. Söz konusu eksersizleri gerçekleştirirken insan, kendi varlığıyla ilgili ilginç sonuçlara varabilir.

Her çeşit hırsızlığa açık ya da kapalı bir anlam verebiliriz.

Yalınız son dönemlerde benim evin bahçesinde yapılan gül hırsızlığına bir anlam vermekten zorlanıyorum! Hırsızlık yapanlar yeni yetişen gençlik neslimiz. Geleceğimiz bunlar kuracak. Yaptıkları hırsızlığın büyük bir yararı da zaten yok. Getirisi de yok. Aksine zararı var…

Bunu niye yaptıklarına da bir anlam veremiyorum; bir kere hırsızlığı gülleri sevdiklerinden dolayı kesinlikle yapmıyorlar. Çünkü gülleri sevenler onlara özenle yaklaşırlar, onları incitmezler, dikkatlice taşırlar…

Ama bizim gül hırsızlığı yapan gençlerde maalesef böyle bir özen yok. Rast gele gülleri koparıyorlar, şuraya buraya atıyorlar, tomurcukları eziyorlar, dalları kesiyorlar, kopardıkları güllere de sağda solda rastlayabilirsiniz.

Gül hırsızlığı kesinlikle gül  sevgisinden dolayı yapılmıyor. Herhalde mahalle baskısı sonucunda böyle bir davranışa sürükleniyorlar! Kendilerinin cesaretli olduğunu, korkmadıklarını, tehlikeli işler yaptıklarını arkadaşlarına ispat etmek için bunu yaptıklarına eminim.

Arkadaşlar arasında fiyaka yapmak için gül hırsızlığı yapmak diye zorunlu bir şey yoktur. Bunu ancak başka tehlikeli alanlarda yaparsanız, belki o zaman fiyaka yapmanın bir değeri olabilir.

Gül sevgisi, yeşillik sevgisi, doğa sevgisine tutkun olanlar, güzel bir çevre için mücadele etmesi gerekiyor. Halbuki bizimkilerin böyle bir derdi, bir eylemi yok.

Sağda solda milletin bahçesinde gül çalmak yerine, neden gül fidanları ekmiyorsunuz? Okul bahçelerimizde neden bolca gül ağaçları yetiştirilmiyor? Yerel otoriteler neden bir yeşil seferberliği başlatmıyorlar? Bu davranış daha yararlı ve mantıklı değil midir?