Harbiden Rezalet...

Ülkemizin son dönemlerdeki durumunu rezalet olarak tanımlıyorum.

Bilindiği üzere kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri olmak üzere üç kuvvetten oluşan Türk Silahlı Kuvvetlerine sahip bir ülke. Toplam asker sayısı bakımından dünyanın 6. ve NATO'nun Amerikan ordusundan sonra 2. kalabalık ordusu. Türkiye polisinin sorumluluk alanı olan belediye sınırları içerisinde yaklaşık 191 bin personeli bulunmakta. Fakat bunlara rağmen öyle bir devlet ki Türkiye, bir partinin milletvekilini diğer bir partininse il başkanını koruyamıyor. Hepsinin üzerine bir de cephanelik patlıyor. Kanımca Türkiye devletini yönetenler bugün milletvekilini koruyamıyorsa, bir cephaneliğe sahip çıkamıyorsa eğer Türkiye’ de yaşayan halkı koruyamayacak durumda demektir. Göründüğü kadarıyla da koruyamıyor.

Çıkıp da sert demeçler verileceğine sürdürülmeye çalışılan politikanın baştan aşağı değiştirilmesi gerekmektedir. Politikanın değiştirilmesi neye mal olursa olsun her gün duyduğumuz ölüm haberlerinden daha iyidir. Sadece bugün değil geçmişte de bu tarz kaçırılmalar olmuştu. Hatırlarsanız daha önce de yalan haber yaptıkları için M. Ali Birand kaçırılmıştı.

Hangi partiye bağlı olduğu ya da kimler tarafından kaçırıldığının bir önemi yok. ABD’li Türkiye karşıtı bir grup da kaçırmış olabilirdi. Ya da Türkiye’nin Suriye’ye karşı aldığı tavırdan dolayı Esad’ın güçleri de kaçırmış olabilirdi.  Kimin kaçırdığı sorusu yerine nasıl olur da kaçırılıyor, devlet güçleri yok muydu? soruları sorulmalı. Devlet milletvekilini, il başkanını koruyamıyorsa sorarım bu kadar mı aciz bir durumda bu ülke? Haklı değil miyim bunu sormakta? Bence haklıyım. Tabi biz böyle sorunca bizlerin de kalemini kıranlar da var.

Bence tartışılması gereken böyle sözde güvenliğin hat safhalarda olduğu bir ülkede nasıl oluyor da kaçırılabiliyor insanlar. Sormadan edemiyorum, devlet nerede? Asker nerede? Bu halkı böyle mi koruyacak devlet? Duyar duymaz çok merak etmiştim sayın başbakanımızın kendi partisinin il başkanının kaçırılmasına nasıl bir tepki vereceğini. Daha önceki milletvekilinin kaçırılma olayında açıklamaları ve tavrı beni hayretler içinde bırakmıştı. Güvenlik demişken değinmeden geçemeyeceğim Müjdat Gezer ile yapılan bir röportajda Sayın Başbakanımızla ilgili söylediklerinin ciddi bir biçimde tartışılması gerekiyor. Bence özel korumayla gezmesinin tek açıklaması kendi polisine güveninin olmaması ve yaşadığımız ülkede can güvenliğinin olmamasının kanıtıdır.

Kürt sorununu inkar eden Sayın Başbakanımıza il başkanının kaçırılma nedenini açıklamasını istersem acaba ne cevap verecekler? Buna da verecek bir cevap bulurlar. Bir gün Kürt sorunu var öteki gün böyle bir sorun yok diyenler hokkabaz ya da ilizyonist olmalı. İstediklerinde yok edip istediklerinde ortaya çıkaran ilizyonistler. Bu ülkede yaşayan halkın can güvenliğinden endişe etmesi çok da anormal bir durum değil.

Hemfikir olduğumuz bir konu da şu ki; bir anda siyaset meydanındaki sert demeçlerin deyim yerindeyse pamuk gibi yumuşamasıdır. Ramazan ayında yumuşamasını beklediğim lakin yumuşamayan sözler ilginçtir ki bu günlerde yumuşuyor. Çapulcu olarak nitelendirilenler >>biz Kürt halkı oluyoruz<<bu gün bu ülkenin halkı oluverdi. Uzun bir süre önce değil daha bir kaç gün önce inkar edilen bir sorunun bu gün nedense çözüme gidildiğinden söz ediliyor.

Bence Türkiye, politikası değişmediği sürece vahim sorunlarla karşılaşmak mümkün ve hayati sorunlarla da karşı karşıyayız zaten. Kast ettiğim politika sadece cenaze yarıştırmaktan ibaret.

Dedim ya rezalet... Aklıma gelmişken seçimlere az kaldı değil mi??? Rezalet kelimesinin yanına iki kere daha rezalet yazıyorum.

Harbiden Rezalet, Rezalet, Rezalet!!!