Haydi Kur'an bülbülleri camiye

Peygamber diliyle ‘’İslamın pak fıtratı üzerine doğan’’ çocuklar, gönül tahtları kirlenmemiş bir tabula rassayı andıran minikler, kalp gözleri körelmemiş, ayakları fıtrat ekseninden sapmamış, dahili ve harici etkenlerin tesiriyle Rabbi ile araları bozulmamış masumlar,modernleştiği ölçüde hırçınlaşan,azgınlaşan, azgınlaştıkça fazilet ve erdemden yoksunlaşan modern insanın düştüğü inançsızlık bunalımının lağımlı batıklığına daha düşmeyen talihliler haydi Kur’ân öğrenmeye, öğrenip de yaşamaya ve gelecek hayatı öğrenilen Kur’âni ilkeler üzerine inşa etmeye.
 Haydi etfallar Kur’âni gülistanlarda bülbüller misali gül devşirmeye, inkarın lağımlı bataklıklarında yuvarlanıp havasız kalan sokaklardan Camilerde hayat teneffüs etmeye. Zira Kur’ân hayat kaynağımızdır. Çünkü dünün efendilik sınıfından çıkarılıp bugünün kölelik sınıfına düşürülen ümmetin kurtuluşu Kur’ânla tanışıp, Kur’ânla yaşayan bir neslin yetişmesine bağlıdır. Mazlum ümmetin kurtarıcı melekleri olmasını istemez misiniz ?
 Öyleyse haydi Kur’ân Kurslarına ! zira Kur’ân Kurslarımız göz bebeklerimizdir. Kur’ân Kurslarında yetişen yeni neslimiz iyi olursa gözlerimizin ta içi güler. Meleklerin imrenerek baktığı, Allahın bu Kur’ân mekteplerinde ders görenleri kendi katındakilere andığı o kutlu nesil olmayı arzu etmez misiniz ? Kurslarımız öksüz kalırsa gözlerimizin feri söner, nuru kaybolur. O zaman biz büyüklerin yaptıkları gayri ahlakilikler melekleri haklı çıkarmaz mı? Hani yüce Allah ben yeryüzünde kendime bir halife yaratacağım diye ferman buyurduğunda, Melekler, orada bozgunculuk çıkaracak, birbirlerinin kanlarını akıtacak birilerini mi yaratacaksın, demişlerdi. Biz büyüklerin sergilediği fotoğraf meleklerin tanımına çok da uzak değil. Öyleyse Melekleri yanıltacak güçlü bir adımın atılması size bağlı. Haydi mahcup etmeyin bizi. Biz büyükler Kur’ânı yüzünden okuduk hayat sınavında sınıfta kaldık, size düşen Kur’ânı yüreğinden okumak ve ilk Kur’ân nesli gibi hayat merdivenlerini bir bir aşıp zirvede bitirmektir.
 Bir zamanlar siz bu müstesna mekanlarda yetişmeyesiniz diye birileri bu mekanların kapılarına anahtarı kaybolmuş kilitler vurdular. O zamanlar kanadı gözlerimiz. O meşum dönemde gözlerimiz  kanlı yaş döktüler. Ama Allaha şükür, bu gün bülbüller ümmete ilahi aşk nağmelerini dizmek için o mekanları dolduracaklarına, Diyanetin bu konuda ki samimiyetine ve yeni kuran muallimlerinin gayret ve özverilerine yürekten inanıyorum. Benim tebriğimin hiçbir önemi yok. Ama Allah emeği geçen isimsiz kahramanları melekleri vasıtasıyla tebrik ve tebcil edecektir buna inanıyorum.
 Bu kutlu sürecin üç ayağından biri elbette Kur’ân bülbülleri, inanıyorum ki onlar günümüzün orman kanunlarının hüküm sürdüğü dünyamızda can mal ve namus emniyetinden yoksullaşan toplumumuzun müstakbel büyükleri olarak üzerlerine düşen görevi layıkıyla ifa edeceklerdir.
 Bu sürecin ikinci ayağında elbette Kur’ân muallimleri var. Onlara da düşen, Kur’ânın ilk muallimi olan Musab bin Ümeyre layık birer varis olmak, ve en hayırlınız kuranın öğrenen ve öğreteninizdir, nebevi müjdeye mazhar olmak. Artık onların vesilesiyle gönül tahtına kuran nakış olunmamış hiçbir çocuk kalmayacak, zira onlar, birinin hidayetine vesile olmak güneşin doğuşundan daha hayırlı olduğunun bilincindedirler. Ve gönüllerin fatihi olup bu müstesna namla tarihe mal olacaklarına yürekten inanıyorum.
 Sürecin son ve en önemli ayağında ise ebeveynler var. Siz ey ailenin çobanları, huzur i ilahide yüzünüzü ağartacak çocuğunuzun bir Kur’ân karnesine sahip olmasını istemez misiniz.
 Not: Ailevi sağlık sorunlarından yazılarıma verdiğim aradan dolayı bütün okuyucularımdan af istirham ediyorum. 
Melayê Torî