İnadına Kazanacağız

Her kötünün içinde bir iyilik vardır gerçeği gereği, şimdi de negatif vakıada saklı olan pozitif sonucu gün yüzüne çıkarmaya odaklanma zamanıdır. Hiçbir iyilik salt iyilikle mahdut olmadığı gibi hiçbir kötülük de salt kötülüğe mahkum değildir. Örneğin kozmetik dünyasının iştahını kabartan zambakgillerden lotusun yaşam merası kanalizasyon akıntısının lağımlı bataklıkları olduğu gibi kötülüğün pençesine tutulmuş insanımızın içindeki iyi cevheri göz ardı etmeden içinin bir yerinde saklı duran iyiliği ortaya çıkarmaya odaklanma zamanıdır. Yaratıcısının dahi son nefesine kadar kendisinden umudunu kesmediği insanımızdan umudumuzu kesme lüksüne sahip değiliz. İlahi ikaz gereği nice şer bildiğimiz hayra, nice hayır bildiğimiz de şerre gebedir. Bu ilahi hakikat gereği umulur ki yaşadığımız bu kötü realite iyi neticeye gebe olsun.
Son süreçte yaşadıklarımızın, Arapların meşhur atasözü “Kemalden sonra zevaldir” tecrübenin hakikati gereği bu topraklarda zirve yapan kötülüğün zeval bulmasının geberme sancısı olmasıdır. Yıllardır halkımızın fıtri haklarını emellerine kalkan yaparak bilinç altındaki içgüdülerini tatmin etmeye kalkışan güruhun asıl niyeti artık gün gibi aşikardır. Realite gri ton baskınlığını yavaş yavaş kaybederken artık alan siyah ve beyazın boy ölçme arenasına dönüşmüştür. Bazen kötü emelli insan gerçek yüzünü göstermekle düşman bildiğinin yıllarca kendisine indiremediği darbeyi kendi elleri ile vurur. Yoksa Allah mı vurdurur, o da başka bir sır. Kendi eliyle bindiği dalı kesenden kim daha bedbaht olur? İş bu nedenden dolayı sıkılan her bir kurşunun mahyasında yıllardır örtbas edilmiş bir hakikat mantar gibi gün yüzüne çıkarken, çukura vurulan her bir kazma yeni bir ruh tohumunun filizlenmesine vesile olurken, örülen her bir barikat hakikatin önünü perdelerken, yıkılan her bir duvar gerçeğin önündeki engeli aşmaya matuf iken, şimdi asıl vazife bize düşmektedir.
    Yıkmak için inşa edenler ile inşa etmek için yıkanların arasındaki kavşakta seyirci kalmak sorumluluk sahibi hiçbir bireye yakışmaz. Bu süreçte ya baş eğmek için başkaldırmalı, ya da baş eğmemek için baş kaldırılmalıdır. Gücünü haktan ya da halktan alamayan hiçbir gücün gücü kalıcı değildir. Gücünü haktan alamayan batıla saplanmaya mahkum iken, gücünü halktan alamayan güç de halkın topukları altında ezilmeye mahkumdur.
    Sözüm ona halk için ama halka rağmen paranoyaya tutunanlar halkın vicdanında mahkum kalmaya mahpus oldukları gibi, itilip kakılan, göçe zorlanılan halkını kucaklamayan da halkın güvenini kazanmayı hak edemez.  Birinin kaybetmesi ile ötekinin kazanmayı garantilenemeyeceği gibi, ötekilerin kazanmaması diğerinin de kaybetmediği anlamına gelmez. İşte böyle neticesiz bir paradoksa düşmemek için şimdi taraf olma zamanıdır.  
    Alan boşaltan, kalkan olmaktan kendini kurtaran halk aslında kimden yana olmadığını belirlemekle beraber kimden yana olacağının belirsizliğini de yaşamaktadır. İşte bu süreçte Ona uzatılacak her el ondan yana olduğunun garantisi olacak ve onu da bir daha kaybetmemek üzere kazanacaktır. İşte tam da bu noktada 90 yıldır muktedir erkin eline geçmeyen bir fırsat bugünkü muktedirlerin eline geçmiştir. O fırsat da güven telkin ederek küskünleri barıştırma, itilmişleri kucaklama, kakılmışları bağrına basma, ötekileştirilenleri berikileştirme, yabancılaştırılanları ehlîleştirme, kaybedilmeye yüz tutulanları kazanma şansıdır.
    Bu fırsat tarihte belki en fazla bir kere geçer fırsatı değerlendirmek isteyenlerin eline. Ya fırsatı kazanıma dönüştürür kazanırız ya da ihmalkar davranır bir daha kazanmamak üzere kaybederiz.  Madem amaç kesreti vahdet şemsiyesinin altında birleştirmektir. Madem gaye farklılıkları tek bir ruhun çatısı altında zenginliğe dönüştürmektir, madem hedef hep birlikte yekvücut olmaktır. Öyleyse şimdi bu ideali gerçekleştirmenin tam zamanıdır.
    Her kademede vahdet dili konuşturulmalı
    Her alanda vahdet şahı rol almalı
    Her dilden vahdet nakaratı terennüm edilmeli
    Her minvalde vahdete mebni hamleler yapılmalı
    Her icraat vahdet çerçevesinde icra edilmelidir.
Vahdet sarayını ayakta tutan her yapı taşına aynı oranda yaklaşılmalı, her tuğlaya aynı ölçüde alan açılmalı, her aralığa aynı türden harç konulmalı ve her ayrıya aynı olduğu hissi verilmelidir. İşte ancak o zaman ötekileştirilen berikileşir, samimiyet terazisinin kefeleri aynı hizada durur. Bir daha kaybetmemek için şimdi kazanacağız, aç olana bir lokma ekmek olmakla, açıkta olana bir göz barınak olmakla, ötekileştirileni kucaklamakla onların kaybettikleri halkımızı kazanacağız inşaAllah….
İyi niyetimizi su istimal edenlere inat iyi niyetle muameleye devam edeceğiz. Birileri istiyor diye değil, hak sahiplerine haklarını iade edeceğiz. Halkımın masumane haklarını kendi kötü emellerine alet etmelerine fırsat vermeyeceğiz. Biz gül uzatırken onlar kurşunla karşılık verseler de, biz barış derken onlar sinsi sinsi savaşa stok hazırlasalar da, biz, biz derken onlar ben deseler de, biz dünya ahret derken onlar dünyevi menfaatlerine kul köle olsalar da, biz kadına anamız mahremimizdir deyip onlar namusumuza namusum özgünlüğüm dedirtseler de, biz kadınlarımızı cennetimizin garantörü olarak kabul ederken onlar ellerine hepimiz lezbiyeniz pankartı tutuştursalar da, biz din ve diyanet derken onlar diyanetsizliklerini cümle aleme ifşa etseler de, biz insan merkezli düşünürken onlar eşcinsellikte diretseler de, biz islam onlar sosyalizm deseler de, biz yaşam onlar ölüm deseler de, biz imar onlar yıkım deseler de, biz gül onlar gülle ile karşılık verseler de, biz hep beraber düzlüğe çıkalım derken onlar bizi çukurlara gömseler de, biz sırat-ı müstakime hazırlarken onlar önümüze barikatlar kursalar da…
Vazgeçmeden, direneceğiz.
Umutsuzluğa kapılmadan, inanacağız
Kazanmasak da asla kaybetmeyeceğiz