İşte O an

Tarifi belki de imkansız, bir daha yaşanılması uğruna canların feda edilebileceği andır o an. Kuraklıktan adeta şak şak olmuş toprak misali dudak kıvrımlarının toprağın çatlaklılarını andırdığı ve onu anmakla tebessümle kucaklaştığı andır o an. Gönüllerin çorağında güze dönmüş sevgi çiçeklerinin kımıldanmaya başladığı, feri sönen gözlerin nurla buluştuğu, buluşurken durmaya yüz tutmuş kalp ritminin şaha kalktığı andır o an. İşte o andır kalbin, manevi hazın doyum noktasına ulaştığı. Telaffuz edilirken ismi göğüs kafesinde,  yankılanan aksiseda yüreğe bir bahar esintisi yaşattığı andır o an. İşte o andır; aşkın tutkuya, tutkunun sevgiye ve nihayet sevginin de kulluğa dönüştüğü an. Adeta iki farklı bedenin tek bir ruhun çatısı altında bütünleşip, kenetlenip tek  bir ruh haline döndüğü, daha doğrusu bedenin ruha,ruhun da özüne döndüğü andır o an.Ruh ve bedenin tek bir yürekte birlikte atmaya başladığı,adeta ipeğimsi iki tül yüreğin aşkın dikenli tellerine takılıp ve firakın imkansızlaştığı andır o an.işte o andır, hiçbir şeye değiştirilmeyen özgürlüğün ilahi kulluğa bile bile feda edildiği, kula kul olma tutsaklığın yüzüne şamar bir tokatIn çarptırıldığı, bir daha ayrılmamak üzere yaratılanın yaratanı ile ahdu peyman fermanını imzaladığı, bileklere geçirilen ubudiyet kelepçesinin bir daha açılmamak üzere anahtarlarının bir ummanın dibine atıldığı andır. O an cemaliyle göz göze gelinirken bakışların büyülü nazarında cezbe tutulduğu, kalp ritminin göğüs kafesinde 9.9 şiddetinde bir manevi deprem etkisi yarattığı, onun haricindekilere ait her şeyin volkanik bir patlamayla lavlanıp dışa püskürtüldüğü, endamına bayılıp kulun nefes bile almayı unuttuğu andır o an. O andır anlamsızın anlam bulduğu, umutsuzluğun umuda dönüştüğü yoksulun kendini gönül huzuruyla İrem cennetinde hissettiği, mahkumun kendini özgürlük sahrasında kanat çırptığını hissettiği andır. O an. yokluğunda bütün varların yok olduğu, varlığında ise bütün yokların vücut bulduğu demdir o dam.
 Ah keşke benimde öyle bir anım olsaydı mı diyorsun. Al sana adres: RA’D 28
 ‘’İşte onlar, iman edenler ve kalpleri Allahın vahyi ile tatmin olan kimselerdir..
Bakınız: (akleden) kalpler yalnız Allah’ı anmakla tatmin olurlar.
Zira varlık, Allah konuşunca var oldu. Tarih o (c.c.) konuşunca başladı. Beşere ruh, onun dilini anlasın ve ansınlar diye üfledi. O ruhla birlikte irade, akıl ve nutuk onun kelamının muhatabı bulsun diye verildi. Ve ‘’beşer’’ onu anıp anlamak için          ‘’ insan ‘’  oldu. Tarihin eksenine kelamını yerleştirdi. İnsana vahyi ile yol gösterdi. Ve insan hayatı bu ilkeler üzere yeniden inşa etsin diye insanı kendine halife yaptı. bu kalfa işinin iyi yapsın diye insanı vahiy ile eğitti.
 Vakit daha nakitken, karanlığın,sessizliğin ve yalnızlığın hüküm sürdüğü bir inziva anında, özbenliğin ile baş başa kalıp,  aç kalp gözlerini,uzat elerini rahmet kapısının tokmağına, ver kudret ellerine  kalbini.İnan seninde unutulması imkansız unutulmaz bir ‘’işte o an’’ ın olur. Dahası  mı,
 Unutma ey insan ! Allah kelamı, yer ile gök, yaratan ile yaratılan arsında iletişimi sağlayan en sağlam iletişim ağıdır.
 İrtibatı kesme ki yüzüstü kalmayasın