İyi niyet ve yardım

Değerli dostlar, öncelikle Afrika bölgesindeki felaketin en çok etkilendiği Somali’den bahsedelim. Ekonomisinden söz edecek olursak: Somali ekonomisinin aşağı yukarı % 80’i hayvancılık ve çiftçiliğe dayanır. Deve koyun keçi ve sığır yetiştirilir. Ülke arazisinin % 15’i ekime müsaittir. Ancak % 2’lik bir bölümde ekim yapılır. Nehirler boyunca uzanan topraklar oldukça verimlidir. Başlıca tarım mahsulleri: mısır darı susam, fasulye, pamuk, şekerpancarı, sakız, günlük süpürgedarısı, kap ole ve muzdur. Somali küçük bir endüstriye sahiptir. Daha çok ton balığı ve paket et endüstrisi tekstil ve şeker sabun-yağ sanayi mevcuttur. Ülkede çıkarılabilen başlıca mineraller: Deniz tuzu, kireçtaşı, kumtaşı (kefeki taşı) kil, lületaşı, alçıtaşı, demir, kalay, boksit,titanyum ve uranyumdur. Ülkedeki kuşlar dünyada en rağbet gören ve kıymetli kabul edilen cinstendir. Etrafındaki denizlerse rengârenk tropikal balık cinsleriyle doludur. Bunlardan başka ton balığı ve köpek balığı oldukça fazla sayıda avlanır. Shebeli ile Juba nehirleri arasında tarıma müsait topraklar bulunur. Halkın % 70’ine yakın bir bölümü çobanlık ve tarımla uğraşır. Daha çok deve sığır koyun ve keçi yetiştirilir. İki nehir arasında yapılan tarımda daha çok muz ve şekerpancarı üretimi yapılmaktadır. Ayrıca bir kısım çanak çömlek yapımı sepet örme ve çeşitli geometrik şekillerde tahta eşyalar yapmak gibi el sanatlarıyla uğraşırlar.    
 
Değerli dostlar, tüm dünyada insani duyguları kabartan özellikle biz Müslüman âlemin insani duygularının en üst safhalara çıktığı mübarek Ramazan ayında yeryüzünün en zavallı, kimsesiz ve değersiz görülen bölgesi Afrika, asırlardır bir lokma ekmek uğruna mal gibi alınıp satılan dünyanın çeşitli ülkelerinde geri hizmet işlerinde kullanıldılar. Bu geri hizmet işlerini biraz açmak istiyorum. Köle olarak satılıp alındılar, hizmetçi olarak kullanıldılar, fedai olarak, ajan olarak kullanıldılar. Her seferinde aşağılandılar. Her an dünyayı bir adım bile değil; kilometrelerce geride takip ettiler. Çete olup iç savaş çıkardılar. Vahşi hayvanlar gibi birbirlerine saldırdılar. Yeryüzündeki en kötü, en pis işlerinde kullanıldılar. Amerika’da restaurant kapılarına köpekler ve zenciler girmez yazdılar. Bazı ülkeler yüzyıllardır uyguladığı sömürü politikaları ile Afrika’yı bu hale getirdiler. Sadece bu ülkeleri suçlamak doğru olmaz Afrika’nın da bunda suçu var. Afrika da ezilmeye razı oldu. Onlar da bunu sineye çekip razı geldiler. Yok sayılmayı, her defasında aşağılanmayı kabul ettiler. Başka ülkeler doğal kaynaklarını, insan gücünü hunharca, sınırsızca sömürdüklerinde yeterince birlik olup baş kaldırmadılar. Zengin yeraltı kaynaklarını kendileri çıkarıp, işleyip satmadılar ve bu gün açlıktan ölüyorlar ise bundan kendileri suçlu. Yıllardır kendi topraklarında aç susuz köle oldular, yetmedi başka topraklara kölelik yaptılar. Ve geçmişlerini bu gün yaşadıklarını unutur gibi birbirleriyle savaşıyorlar. Böyle zor günlerinde birlik olmaları gerekirken iç savaş çıkarıyorlar. Bunları vicdanımı rahatlamak için yazmıyorum. Onlar kullanmayı bilmiyorlarsa, zor günlerinde birlik yerine savaşıyorlarsa bizlerin onlara birlik olmayı ve zor günlerde barışı öğretmemiz gerekir. Yani biz de onlar kadar suçluyuz. Ama yaşadığımız ülke kendi iç sorunlarını halledemezken başkalarına nasıl örnek olabilir ki değil mi?   
 
Dünyanın birçok ülkesi bununla yetinmemiş gibi şimdide bu insanlar üzerinden propaganda yapmaktadırlar. Çok merak ediyorum Afrika’ya yardım kampanyaları düzenleyenler, yardım edenler ve bunu durmadan haber yapanlar bu güne kadar nerdeydiniz! Yoktunuz ve ilginçtir ki Afrika’yı sadece Mübarek Ramazan ayında hatırlıyorsunuz. Aynı ülkemizdeki aç ve evsizleri sadece Ramazan ayında hatırladığımız gibi. Neden 30 günde yılların günahını çıkarmaya çalışıyorsunuz hiç anlamıyorum. Sanki günler, aylar, yıllar çuvala girmiş de sadece 30 gün kalmış gibi davranıyoruz biz insanlar… Ramazan ayında insanların birbirine yardım etmesi güzel bir şeydir. Yardıma muhtaçlara el uzatmak dinen, vicdanen, mantıken yapılması gereklidir. Lakin Ramazan ayı dışında bir kış günü dondurucu soğukta sıcacık yatağında yatarken veya öğlenin kavurucu sıcağında klimanın önünde otururken kaç insanoğlu düşündü sokaktaki evsiz, kimsesiz insanları… Söyler misiniz kaçımız kimse söylemeden bir el uzattık Afrika’daki aç susuz insanlara. Ve bence de en önemlisi o işsiz insanlara kaç iş adamı çıkıp da iş imkanı verdi?   
 
Japonya topraklarının % 80’i dağlıktır. Ülkede halen 60 faal, 165 sönmüş yanardağ bulunmaktadır. Japonya’nın nüfusu 123.200.000 olup, dünya sıralamasında nüfus fazlalığı yönünden yedinci sırayı alır. Yüzölçümünün az olması sebebiyle nüfus yoğunluğu çok fazladır. Neden açlık, yoksulluk gibi sorunları yok Japonya’nın. Mantıklı düşünüldüğünde olması gerekirdi aslında. Yüz ölçümü çok az nüfusu ise çok fazla bulaşıcı hastalıklarının yayılması kaçınılmaz olmalıydı. Ama yok; çünkü onlar Afrika’nın yaptığı gibi bahanelerin arkasına sığınmıyorlar. Akıllarını kullanıp zorlukları aşmayı biliyorlar. Afrika bölgesinde nasıl iş imkânları sağlanabileceği konusunda bir araştırma yapmadım; ama düşünüldüğünde farklı farklı birçok iş imkânı sağlanabilir. Onlara gıda ve ilaç yardımı yapmak geçici olarak onları idare eder. Ama onlara kendi paralarını kazanma imkanı verirseniz onlar kimseye muhtaç kalmadan yiyeceklerini de giyeceklerini de kendileri alabilecek duruma gelir. Ama onların hep size muhtaç olmalarını, hep onların sizden yardım beklemelerini istiyor veya düşünüyorsanız bilemem artık... Böyle düşünüyorum çünkü böyle gözüküyor baktığımda. Kalıcı bir çözüm yerine hep geçici çözümler bulup uygulandığındandır benim böyle düşünmem ve herhalde beni bu yüzden yadırgamazsınız.  Afrika’dakilerin ezilmesine susup sonra da 30 gün haber yapıp kampanyalar düzenleyip vicdanlarını rahatlatmak isteyenlerin yaptığı tek şey kendi propagandalarını yapmak. Kötü bir benzetme olabilir ama ben bunu Hıristiyanların papaza gidip günah çıkarmalarına benzetiyorum.  Hadi yardım yapıyorsunuz bari geçici değil de kalıcı yardımlar yapsanız örneğin hastane yapımı gibi yardımlar. Ramazan ayında insanlar duygusal yönden çok zayıflar. Bu zayıflığı kendi çıkarları için kullanarak durmadan Afrika’daki yoksulların fotoğraflarını çıkarıp insanların vicdanen adeta azap çekmelerine neden oluyorlar. Bu yetmezmiş gibi bundan para kazanıyorlar. İnanın bunları gördüğümde insanlığımdan utanıyorum. Bence benim yazdıklarıma kızacağınıza bu kadar hassas bir konuyu durmadan haber yapıp bundan para kazananlara kızmanızı tavsiye ederim.   
 
Biz bir aile olarak yediğimiz bir iftar yemeğini Somali’ye göndermemizi isteyen dostlarımıza şunu sormak istiyorum: Sırf rekor kırmak ve kendi reklam ve propagandalarını yapmak için 100 bin kişiye iftar yemeği verenler gidip de 100 bin kişilik yemek parasıyla orda bir atölye açabilirler değimli. Onlara gıda ve ilaç yerine iş imkanı daha yararlı ve kalıcı olacaktır bence.      Birilerine yardım etmek illa çıkıp TV de, falanca kişi Somali ye şu kadar yardım etti demek değildir. Dünyaca ünlülerin çıkıp da kampanya düzenlemeleri güzel bir davranış, ama bunu reklam olarak kullanmaları çok yanlış bir davranıştır. Yapılan yardımların birçoğu sadece bir tanesi hariç hepsi reklam ve propaganda yapmak için Afrika bölgesindeki yoksul insanları kullanmaktadır. Hariç dediğim kampanya; duyduğumda hele şükür kalıcı ve gerçekten samimi bir kampanya yapıldı dedirtti. Hele şükür Somali’ye hastane yapımına başlanılacakmış ne güzel bir çalışma. İlk defa kalıcı bir çözüm yapılıyor. Onlara üzerinde tok karna alınız diye yazan ilaçlar yerine hastane ihtiyaçlarının giderilmesi daha mantıklı bir çalışma. Hastane yapımı onlara gönderilen ilaçlardan daha fazla yardımı dokunacaktır bence. Kişisel görüşlerime göre yardım dediğin işte budur. Afrika bölgesindeki yoksulları yıllardır kullanıyorsunuz artık kullanmayı bırakmalısınız. Reklamlarınızı başka şekillerde dile getirmeyi denemelisiniz.       
 
Ben onların fotoğraflarını gördüğümde vicdanen rahatsız olmuyorum. Çünkü sofraya otururken ve kalkarken Allah’a şükrediyorum. İsraf yapmıyorum. Ve onlar için Allah’a dua ediyorum. Vicdanım çok rahat. Onlara yapılabilecek en büyük yardım onlar için Allah’a dua etmektir. Gidip de camilerde şurada burada yapılan kampanyalara katılmak değildir. Siz onlara gıda yardımı yaparken onlara büyük bir kötülük yapıyorsunuz onlara gıdalarını kendileri kazanmaları için yardım edilmelidir. Onları hazıra alıştırmak yardım değil kötülüktür. Biraz düşünüldüğünde siz de onlara gıda yerine imkan yardımının doğru olabileceğini savunabilirsiniz. Bence yediğiniz yemek, içtiğiniz su kursağınızda kalmasın, onlara dua ederek yapılan gıda ve ilaç yardımından daha fazla yararı olacaktır.