Kan Mevsimi


Sinirden dayanamayıp bilgisayarın başına oturdum ve başladım yazmaya.Yılmaz Odabaşının 'Kan Mevsimi' satırlarını anımsadım. Bundan esinlenerek yazmaya başladım...

Ara ara sosyal paylaşım sitelerine bakıp son gelişmeleri takip ediyordum. Yazdıkça yazıyordum, bütün kızgınlığımı, sinirimi, içimdeki haykırışı satırlarımla sizlere ulaştırmak için yazıyordum.Sonra sosyal paylaşım sitelerinin birinde Can Dündar'ın şu satırlarını gördüm;
 ''Kobane düşse de düşmese de kaybettiniz. Katledilişlini tepeden izlediğiniz Kürtlerle nasıl barış yapacaksınız ki?''

Evet, söyler misiniz sizler geçmişte ki hatalarınız ve yaptığımız politikalardan vazgeçmeyip halen devam ettirirken barıştan nasıl söz edebiliyorsunuz. Kendi askerinizi Güneydoğuya gönderip bu halkı yok edemeyince ışid canilerine silah verip gönderiyorsunuz.

Sizleri sadece biz Kürt halkını kandırmakla kalmadınız, kendi ülkenizin halkını kandırdınız.Barış süreci deyip bu halkın gözünü boyayıp bu günlerin ve gelecek günlerde olacakların temelini hazırladınız. Bügün bu halk susmayacak.Sonuna kadar direnecek barış sürecinden söz edilemez dahi bu süreçten sonra. Hangi gerekçeyle gelip Kürt halkına barıştan söz edebilirsiniz ki bu yapılanlardan sonra. Işıdi kendi içinizde barındırmanız yetmemiş gibi ışıde gereken tüm kaynakları sağlıyor bu ülkenin yöneticileri.

Devlet her hareketiyle aklıma''Bizler nasıl bir ülke de yaşıyoruz?'' sorusunu getirtiyor.
Yöneticiler halkın temsilcileridir bir nevi fakat onlar bu ülkede ki halkın değerlerini korumaları gerekirken başkalarının şarlatanı olmayı yeğliyorlar.
İnsanlar öldürülürken onları izliyorlar. Ve bununla da yetinmeyip öldürülmeleri için yardımda buluyorlar. Bunca şeyi yaptıktan sonra hiç utanmadan sıkılmadan çıkıp şartlar ve koşullar koymaya çalışıyorlar. Kobande ki halkın yaşama hakkı üzerine böyle bir anlaşmadan söz ediyorlar...

Programlanmış duygusuz şarlatanlar olduğunuzu yaptıklarınızla gösteriyorsunuz.

PKK ile ışidın bir olduğunu söyleyen devlet yöneticilerine sesleniyorum; sizler ki ışidle bir olup insan katlediyorsunuz. Her gün tırlarınız sınırda ışide ihtiyacı olan silahlarını 'hatta kim bilir daha ne tür gereksinimlerini karşılamak için gönderiliyor' karşılarken sizin konumunuz burada ne oluyor. Katil, cani, maşa 'peki  kimin maşası?', şarlatan... Siz hangi konumdasınız yada bunların hepsi...
İçimde ki haykırışı dile getiremiyorum.Kelimeler tıkanıyor..
'DİREN İNSANLIK' diyorum..