Küçüklerin Büyük Kavgaları

 Evet, bu yazımda sizlerle, aslında çok da yabancı olmadığımız, genelde normalleşen ama özelde büyük anlam taşıyan bir konuya değinmek istiyorum.
“İnsanlığın bu kadarı da” dediğimiz anlar olur. Her an her yerde ilk kez gördüğümüz veya farklı gördüğümüz şeylerde anlık tepkimizi bu sözle dile getiririz. Artık karşılaştığımız tüm farklı şeyleri normalmiş gibi görürüz. Genelde de zaten burası Türkiye diye mırıldanırız. Ama bu yazımda sadece Türkiye’yle sınırlı kalamayacağım bir konuya değineceğim. Gelişmekte olan veya az gelişmiş tüm dünya ülkelerinde olan bir konu. Beni de hep düşündürmüştür. Söze girişim biraz uzadı sizi de meraklandırdım değil mi? Bundan dolayı af diliyor ve hemen konuya geçiyorum.
    Biz insanları yöneten sevk ve idare eden düzenli yaşayış biçimlerini şekillendiren, yasaları hazırlayıp düzenleyen, yaşadıkları toplumlarda önde gelen, bilgili, iyi niyetli saygı gösterilip değer verilen seçilmiş insanlar. Kastım Türkiye Büyük Milet Meclisi üyeleri yani Sayın Milletvekillerimiz bir de yaptıkları kavga ve tartışmaları. Kocaman çocukların, bu kadarı da olmaz dedirterek bizleri hayretler içinde bırakacak türden kavgaları. Yetişkin insanların konuşarak anlaşamadığının bir kanıtı olarak yerlere serilmiştir. Bir de kavga ederek değil konuşarak sorunların çözümünün olduğu tek yer olduğunu söylerler meclisin.
    Kavgalarının nedeni nedir? Sorusunun önemli olduğunu düşünmüyorum. Üzerine tartıştıkları konu ne kadar önemli olursa olsun kavgalarının hiçbir savunulacak yanı yoktur diye düşünüyorum.
Ne de olsa 70 milyon içinden özenle seçilmiş insanlar, medeniyetin nerelere vardığının, insanlığın bir taşradan ötede olduğunun, argo kelimeler ve fiziki müdahalelerin artık çağ dışı sayıldığı ve yakışıksız bulunduğunun farkında değiller sanki. 21’inci yüzyılda olduğumuzun unutulduğunu düşündüm bir an. Geleceğin varisi olan bu günün gençliğinin bir bireyi olarak bu durum beni üzmekten öte düşündürüp, endişelendirmektedir. Sayın Başbakanımız çağdaş ve dindar bir nesil yetiştireceklerini söylemişti oysa meclis sadece sayın başbakanla sınırlı değildir. Her düşünce ve kökenden insanların olduğu mecliste ortalığı kızıştırarak, hemen hemen her gün yeni, görülmemiş karelerin örneklerini göstererek insanların bilinçaltına yerleşen gerçek yüzleriyle nasıl bir nesil yetiştirdikleri bariz bir şekilde ortadadır. .
    Bu denli derin düşünmemin nedeni, gözlemlediğim kadarıyla işletim sistemimizin tamamen bir arap saçına dönmüş durumda olmasıdır. Kimin haklı, kimin haksız, kimin halk için, kimin kendisi için ne yaptığı belli değil. En üst kademede biri bizi yönetirken yarın için nerde ve neyle suçlanacağının bilinmediğine hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Ne de olsa dün Genelkurmay başkanı olan biri bugün farklı bir  davadan cezaevinde. Dün güvenilir habercilik yapan, güvenilir gazeteci, yazar dediklerimiz bugün belli belirsiz, sonu gelmeyen ve gelecek gibi görünmeyen davalardan suçlanmaktadırlar. Savcısı, avukatı, yazarı, gazetecisi, askeri, polisi, genelkurmayı, suçlusu, suçsuzu, haklısı, haksızı herkes ve tüm kavramlar birbiri içine dolanmış.
    Sayın seçilmişlerimiz kısa bir süre önce meclisten tartışmasız bir şekilde önemli bir tasarı geçirmişlerdi. Esas ihtiyaçları olan daha iyi çekim ve kayıt yapabilmeleri, daha pahalı telefon, tablet veya kayıt cihazı temin edebilmeleri için tasarının meclisten geçmesi gerekiyordu. Maaşları attırılabilsin ki son moda teknolojiyi takip edebilsinler. Allahtan sayın reis-i cumhurda takıldı da geri döndü. Belki de herhangi belirsiz bir davayla veya aniden ortaya çıkan meçhul mail, ses kaydı, tele kulak, video kayıtlarından çekindiklerinden tasarı veto edildi.
    İsminden de anlaşıldığı gibi TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ milletin yani bizlerin meclisi eğer bizim meclisimizse, doğal olarak eleştiri ve beğenilerimizi açıklayıp kendilerine yöneltmenin doğal bir hak olduğunu düşünüyorum. Çok sevdiğim bir filozof der ki “Siyaset siyasetçilere bırakılacak kadar basit bir iş değildir.”