Kulun açlıkla imtihanı

Madem kulluk vazifesi ile görevlendirildik, madem mahlukat ağacının en soylu meyvesi seçildik, öyleyse bize düşen de bu kulluk vazifesine en uygun hareket tarzı ile hareket etmektir. Madem kuluz o zaman Allahın emrettiğine tereddüt etmeden uymalıyız. Kulluğu benimsemişsek eğer, mırın kırın etmeden, yan yollara sapmadan dosdoğru yolu kendimize yol etmeliyiz. Aç kal demişse açlığımıza ne haceti var demeden açlığı, susuz kal demişse nedeni ne demeden susuz kalmayı özümsemeliyiz. Yaratan tarafından yaratılana emredilen her bir emrin birer illet ve hikmeti olmasına rağmen bütün dini emir ve nehiyleri gündelik mantıkla çözümlememiz kısıtlı akıl karı değildir.
İşte bu ilahi kulluk bilinci ilkesine binaen oruç ibadetini düşündüğümüzde;
Acaba bu mübarek ayın hakkını ve müstahakkını olması gerektiği gibi veriyor muyuz?
Oruç tutmakla mükellef kılınan inananların yüzde kaçı bu kutlu ibadeti olması gerektiği gibi ifa ediyorlar, gibi can alıcı sorularla karşı karşıya gelmekten kendimizi alamayız. Dinin temel direği olan namaz haricinde diğer bütün ameli ibadetlerde kul için mazeret zırhının arkasına sığınma olanağı bulunmaktadır. Malumunuz olduğu gibi İslam dininde özürler ve mazeretler ikiye ayrılır: şer’i mazeretler, hastalık, yolculuk, annenin bebeğini emzirmesi ve oruç tutmaya mani yaşlılık hali vs. bir de oruç tutmamanın şeytanı mazeretleri bulunmaktadır. Yaz günlerinin uzun olması, havaların mevsim normallerinin üstünde uzun olmaları, işlerin ağır olması vs. gibi.
    Nebevi öğretiden öğrendiğimiz kadarıyla oruç ibadeti, sadece imsaktan iftara kadar aç ve susuz kalmak değildir. Oruç bir yönü ile de yön ve cihetten münezzeh olan yaratana yürekten yönelme halidir. Ona olması gerektiği gibi kulluk etmek, bilinçli bir şekilde sakınılması gerekenlerden sakınmak, emirlerine harfiyen uymak, yasaklarından şiddetle kaçınmaktır. Eğer oruç tutan birey, her organına oruç tutturamıyorsa, tuttuğu oruç sadece yüzeysel bir açlık grevinden öteye geçmez.
    Allahın kullar için koymuş olduğu emir ve yasaklar elbette kulların menfaati içindir yani bütün İslami ilke ve hükümler insanların yararlarını gerçekleştirme amacına yöneliktir. Bu açıdan oruç ibadetine bakıldığında karşımıza imam gazalinin şu oruç tasnifi çıkmaktadır.
   
İmam gazali orucun üç derecesinden bahseder.
1-İmam Gazali, insanın bedeninde iştah ve şehvetin tatmin yeri olan iki azayı yani mide ve cinsel organı, iştah ve şehvet duyduğu şeylerden mahrum etmekten ibaret olan orucu, sıradan insanların (Avamın orucu) olarak tanımlar.
2-Bu iki organa ilaveten, gözü kulağı ve diğer azaları her türlü gayri İslam-i günahtan korumayı, özel kişilerin (HAVASIN ) orucu olarak tanımlar.
3-Bu ilk iki tanıma girenlere riayet etmekle beraber, kalbini düşük emellerden, dünya düşüncelerden, hülasa masivadan arıtarak bütün benliğiyle Allaha bağlanarak oruç tutanları, daha özel kişilerin (Ehasul havas ) orucu olarak tanımlar.
    Tutmuş olduğumuz oruç tanımlanan bu üç tamından hangisine uyarsa uysun, bakara süresinin 183. yetinde ifade edildiği gibi, “sakınasınız  diye” ifadesi tutulan orucun hikmetine açıkça ışık tutmaktadır. İslam dininde sakınmak (takva-ittika) günahlarla ilgili bir sakınmadır. Günaha uzak durmak, günaha bulaşmamak için çaba sarf etmektir. Günahlardan sakınma yöntemi olarak oruç ideal bir yöntemdir. Bireyi günaha iten saikleri frenleme, masiyete itici duygular ve içgüdülerin baskısını azaltma veya bu baskıya karşı iradenin gücünü artırma yöntemlerinden en etkili yol oruç ibadetidir. Bu hakikati çatısı altında barındırdığından dolayıdır ki İslam peygamberi orucu bir kalkan olarak tanımlamıştır.  Oruç ibadetinin ferdin iradesini güçlendirmesi ve onu günahlardan uzaklaştırması yanında, maddî imkânları yerinde olanları yoksulların, mahrumların halleriyle hallendirmek gibi bir işlevi daha vardır. Yeme, içme ve cinsel ilişki arzularını istedikleri gibi tatmin edebilenler, bundan mahrum olanların durumlarını ancak, aynı şartları yaşayarak anlayabilirler ve ancak bu yoldan onlara yardımcı olma konusunda daha duyarlı ve aktif hale gelebilirler. İslâm eğitimcileri bedenin arzularını frenlemenin, isteklerini doyurma konusunda kısıntıya gitmenin, insana mahsus olup ruh, nefis, kalp gibi kavramlarla ifade edilen diğer unsurun gelişmesi üzerindeki müsbet tesiri üzerinde de ısrarla durmuşlardır.
    Oruca oruçlunun koruyucu zırhı olarak bakanlar ve orucu bu yönüyle içselleştirenler için oruç; ruhu terbiye eden bir mürebbi, nefsi her türlü şehvani tortulardan temizleyen bir tezkiye ve düşünsel ve pratiksel hayatı çepeçevreleyen her türlü şeytani desiseden arındıran bir tasfiye kalkanı oluverecektir. 
    Allah için aç kal ki kulluk kamışının ubudiyet sesi pürüzsüz çıksın.