Kur'an ama hagi Kur'an ?

Mu’cize tabiat yasalarını ihlal edip alt üst ettiği gibi vahiy de, yaratıcının tarihin gidişatına en büyük müdahalesidir. Ve en sarsıcı etkiye sahip olan vahiy de kuşkusuz Kur’an’dır. Kur’an muhtevası ve üstlendiği misyon gereği kadim din ve ideolojilerin insanlık tarihinin gidişatına ters bir istikamet çizercesine insan hak ve hukukuna dair öğretileriyle, Hamurabi kanunlarını tarihin ters köşesine sıkıştıran ve Kadeş’leri insanlık alemine unutturan evrensel mesajıyla insanlık tarihinin rotasını fıtratıyla örtüşür bir minvale çeviren rabbani bir hayat yasasıdır. İslam’ın temel yapı taşları konumundaki Kur’an’ın ilk muhatapları olan sahabe nesli kalplerini mâsivadan arındırarak kalplerinin kapılarını ardına kadar Kur’an’a açıp, Kur’an’ın ilk emrini yeni hayatlarının ilk sayfasının serencamı kabul ederek geri kalan hayatlarını o Kur’anî ilke ve dinamikler üzere inşa ettiler. Ama gelin hep beraber halefin selefin kutsal mirasına yaptıklarına birlikte bakalım.

Halefin de selefin de bazı ortak değerleri vardı, mesela;

‘‘Allah’ımız bir,
Peygamberimiz bir
Ve kitabımız bir,
İşte bendeniz, son nakarata hop; orada dur derim. Zira Allaha kasem ederim ki, selefin elindeki Kur’an ile elimizdeki Kur’an bir olmasına rağmen sahabenin gönlünü bir sevda misali fetheden Kur’an ile günümüzün Müslümanlarının ellerinde evirip çevirdikleri ve kutsi bekaretine her gün halel getirdikleri Kuran bir değildir. Neden mi, gelin hep birlikte tarihi yolculuğa çıkalım ve her iki sınıfın Kur’an’a bakış farkındalıklarını; tavır değişikliğini gözlerimizle müşahede edelim.

Kur’anın ilk muhatapları olan sahabe, kutsiyeti kuranın taşıdığı ilahi ilke ve inkılaplara atfederken bizler ise Mushaf’ın cildine dokunulmazlık zırhı giydirdik.

            Selef Kur’an teorisini pratik hayatlarına uygularken halef Kur’ani ilkeleri kendi nefsani isteklerinin doğrultusunda yorumladılar,

Selef Kur’an’ı hayatlarının merkezine koyup Kur’an’i bir nesil olurken halef, Kur’an'ı beyinlerine kopyalayıp, Abdullah b. Mesud’un  ‘‘ Kur’an’ın dinamiklerini hayatımızın merkezine indirip Kur’an’ca yaşamak bizlere kuranı ezberlemekten daha kolay iken bizden sonra gelecek olanlara Kur’an’ı ezberlemek Kur’an’ı yaşamaktan daha kolay olacaktır.’’ İtabına maruz kaldılar.

Selef Kur’anla yaşayıp Kur’an için ölen Kur’an’a muhafız bir nesil yetiştirirken, halef gönülden ziyade kulağa hitap eden Kur’an hafızlarını yetiştirmeye ağırlık verdi.

Ehli  kitap kutsal kitaplarının sözlerini katlettiklerinden ilaha hitapla kitap taşıyan eşekler itabına maruz kaldılar. Ehli Kur’an ise kutsal Kur’an’ın ilkelerini katledip onu hayattan soyutladılar. Acaba bizler hangi itaba maruz kalacağız?

Kuran, avazı çıktığı kadar ben hayata hayat katmak için; bana muhalif dirileri uyarmak için nazil oldum derken biz onu zorla mezar taşlarına üfleyip durduk. Halbuki sedası bir aksiseda ruhuyla yüzümüze bir tokat gibi geri çarpıyor.(Yasin 70)

 

            Kur’an, ben insanlara doğru yolu gösterip her ki hayatta mesut ve bahtiyarlığın teminatıyım derken, sözüm ona sözde Kur’an muhafızları, sütleri bol olsun diye ineklerin boynuzları arasına mıhladılar.

Kur’an, ben yaratan ile yaratılan arasını düzeltmek için arabulucuyum diye haykırırken, ilahi kelamı ucuz bir para karşılığı satan belamlar; yok sen aşıkların arasını düzeltmek için nazil oldun deyip bir aşk name haline getirdiler.

Kuran ben gönül hastalıklarına deva olmak için nazil oldum derken kiyametin meşum kokulu belamları; yok sen baş ağrısı, diş ağrısı, göbek ağrısı için nazil oldun dediler ve ona tıbbi reçete muamelesi yaptılar.

Kur’an ben, Allahtan sakınılması gerekenlerden sakınanlara en doğru yolu göstermek için nazil oldum diye haykırırken bizler; yok illa de sen cicili bicili kılıflarda ellerin ulaşamayacağı evlerin en yüksek yerlerinde boy göstermek, anlaşmazlıklarda yemin edilmek için el basılmak; yeni gelinlerin çeyizlerine süs katmak, korkmasın ve  cin çarpmasın diye yeni doğmuş bebeklerin baç uçlarına asılmak için geldin muamelesi yaptık.

Kur’an, ben sizin kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korunmanız için bir uyarı mesajıyım ve cehenneme giden patikaları kapamak için Mushaf kapaklarını makas misali açıp; ne olur Allah aşkına bu yoldan gitmeyin bu yolun sonu cehenneme varır diye kendini harap ederken, sözüm ona asrımızın Kur’an varisleri; yok ille de sen hırsızları evlerimizden def etmek için bir alarm cihazısın deyip onu gönül bekçisi iken beton yığınlarının muhafızlağına dönüştürdüler.

Peki çözüm mü istiyorsunuz; ya kuranla başları göklere değen kutlu bir nesil, ya da Kur’an’ın okuyanını lanetlediği lanetli bir kavim…