Nusaybin Cinleriyle İnsanlarıyla ona (s.a.v.) sevdalı

Dünya, büyük bir bocalama; büyük bir boşluk yaşıyor. İnsanlık alemi intihar ve anarşizm için gittikçe olgunlaşıyor. Bu meşakkatli ve hengameli günlerde evrensel İslam peygamberinin öğretileri insanlık için yeni bir soluk oluveriyor. Her ne kadar Müslümanlar olarak bugüne dek, İslam dininin doğru imajını ve soylu öğretilerini insanlığa yansıtmayı başaramadıysak da; pratik hayatımıza  olması gerektiği gibi nakşedemediysek de, bizi biz yapan temel değerimiz olan idealizmimizi kaybetmişsek de, ve bu nedenlerden dolayı İslam alemini efendilik sınıfından çıkarıp kölelik sınıfına düşüren esrarengiz hastalığa müptela olduysak da, yine de İslam peygamberinin kutlu doğuşunu yad etmek gaflet uykusundan silkinmemize vesile olmuş bulunmaktadır.

Garip ve kutsal bir seda ile insanlık âleminin karanlık ufkunu aydınlatan ilahi güneş bugün O’nun (s.a.v.) sevgili kulu ve resulünü yâd etmekle, hakkın doğrultusunda halka hakkı haykırarak adeta arşu ferşı titretir bir hal almıştır. Peygamberimizin doğumunu kutlama coşkusu bütün bir ülkeyi sarmış bulunmaktadır. Kutlu doğum haftası idi güya. Hafta yetmedi haftalara taştı. Haftalar da yetmedi ayı buldu. Salonların kapıları peygamber sevdalılarının yüzüne kapatıldı, vazgeçmediler. Açık alanlara fevç fevç akın edip ona olan bağlılıklarını cümle aleme ilan ettiler. Müslümanlara azınlık muamelesi yapıp, Müslüman mahallesinde salyangoz satarcasına  şehirlerinin en işlek caddelerine ‘‘ cejna paskalya pîroz bê ’’ dediler vazgeçirmediler. Köhnemiş sözde kadim dinlerini yeniden canlandırıp ihya etmek için   ‘‘ cejna çarşema sor pîroz bê ’’ dediler. Muhammedi aşkın ateşini yüreği imanla atan Nusaybin halkının yüreğinden söküp atamadılar. Dahası var olan negatif görüntü pasifleşmiş Muhammedi âşıkların negatif duygularının pozitif yönden kamçılanmasına, pasif iyilikten aktif iyiliğe sevk edilmesine neden oldular. Yüreklere atılmış iman tohumlarının filizlenmesine, yeşerip yeni bir umut baharına kavuşmasına sebep oldular. Artık kökleri halkımın soylu kanına işlenmiş bu şaha kalkmış köklü filizleri söküp atmak imkânsızlıkla eşdeğerdir. Söküp atmak için mazgal gibi yürek gerek, görünmez hüviyetleriyle ona ahdu Peyman eyleyen Gırnavas’ın tarihi kalıntılarını çağ çağ deresine salıvermek gerek, peygamber aşığı Selman-ı Farisi’nin makamını yıkmak gerek, Zeynelabidin’de yatan torununun kemiklerini ufalamak gerek. Ama nafile, halkım bu kutlu doğuşla olması gerektiği yerde saffını belirlemiştir. İnsanlık âlemini ahtapot gibi saran inançsızlık ve ilhadın azgın tufanından kurtuluşun yegâne teminatı Nuh’un gemisine binmekten başka bir çare olmadığını bilmiştir. Zira peygamber sevgisi halkımın kanına işlemiştir. O’nun (s.a.v.) sevgisini bu halkın sinesinden silmek kimsenin karı değil. Zira gönül ferman dinlemez. O’nun (s.a.v.) sevgisini yok etme teşebbüsleri, her seferinde akim kalmış ve akim kalmaya da mahkûmdur. Tarih bu hakikate yegâne tanıktır.

Kim ne derse desin, bu günlerde Nusaybin halkı mutlu, sevinçli ve umutlu. Yüzlerde tebessüm, gönüllerde aşk ve huzur var. Bagok rüzgârları sanki Muhammedi bir esintiyle bir başka esiyor, güneş iman sıcaklığıyla zerreden seyyareta kadar her şeyi Muhammedi muhabbete gark ediyor. Sana da bu yakışır Nusaybin’im, fıtratınla barışık olmak, seni sen yapan değerler manzumesine sahip çıkmak.

Haydin, yolun da bahtında açık olsun, unutma ki, istikbali âlemde en gür seda sahiplendiğin bu kutlu Zat (s.a.v.)’in davasının sedası olacaktır.

O (s.a.v.)’e sahiplenmeyi hazmedemeyenlere, kıskançlık krizlerine girenlere, görünen tabloyu görünmesi gereken açıdan görmek istemeyenlere bir dost tavsiyesi: