Nusaybin Sahipsiz Midir?

Bu iddiayı, bu fikri, bu soruyu son zamanlarda sık sık duymaya başladık. Her türlü soruna bu etiket yapıştırılıyor; güya Nusaybin sahipsizmiş, ilçemizin bir sahibi yokmuş, o nedenle de merkezi devletin, yatırımların, siyasi temsil ve yerel yönetimlerin hizmetlerinden yeterince faydalanamıyor muşuz ve daha bilmem neler…
 Mesela yerel kalkınma, eğitim hizmetleri, sosyal projeler, ekonomik desteklerden mahrum kalmamız, söz konusu sahipsizlik düşünceleriyle yorumlanmaya çalışılıyor…

 

Bu doğru bir yaklaşım değildir.
 Şunu biliyoruz; bir arabanın, bir evin, malın mülkün sahibi var. Bu doğrudur. Söz konusu olan sahipler özel mülkiyet felsefesine dayanarak bu varlıkları istedikleri gibi kullanabilirler. Bir eşeğin sahibi ona binebilir, bir keçinin sahibi onu kesebilir. Çünkü bu onların tasarrufundadır. Ayrıca sahip olmak düşüncesi, otoriter ve dönemi geçmiş çözümlere dayanıyordu. Çağımızda tek kişinin ya da bazı kişilerin sahipliği bir işin düzgün yürüyeceğine bir kanıt olmaz, olamaz. Olmamalıdır. Bunun demokrasi fikri ve eylemiyle kesinlikle bağdaşır bir yanı da yoktur.

 

Şimdi bir ilçenin, kentin sahibi yoktur demek ne kadar açıklayıcı olabilir ki? Eğer özel mülkiyet mantığıyla konuya yaklaşırsak, ilçemize bir vasi, bir sahip bulmamız ve bütün sorumluluklarımızı ona devretmemiz gerekecek! Yani sonunda yine vesayet mantığı!

 

Bu yaklaşımı hangimiz kabul edebilir ki? Yukarıdaki fikirleri, iddiaları ileri sürünler de herhalde böylesi bir çözümden yana değildirler. Bunu da biliyorum. Hem de bundan oldukça eminim ama bir türlü vasilik ve sahiplik mantığından vazgeçemiyoruz. Vasilik ve sahiplik mantalitesi düşüncelerimizde kendisine bir yuva kurmuştur. Bundan kurtulmak deveye hendek atlamaktan daha zordur. Neden özgürleşme, demokratikleşme ve sorumluluk almayı bir türlü hazım edemiyoruz ki? Korkak olmadığımızı biliyorum ama sosyal ve siyasi sorunlarda bazen korkmamak tek başına yeterli gelmiyor. Sorunları iyi bilmek lazımdır. İşte eksiğimiz buradadır. Bilmiyoruz ve öğrenmek heveslisi de değiliz. Yani en büyük sorunumuz cehalettir.

 

Bazı cahillikler ve alışkanlıklar var ki taşı çatlatırlar…

 

Bu bağlamda bir kısmımızın burnu havadadır. Hele hele dönerli bir koltuğa oturup, kardeşim Nusaybin’in sahibi yoktur demeleri var ya, cehaletin daniskasıdır. Bu kadar basit bir tavır olabilir mi hiç? Bir de bu arada sigaranı tüttürdün mü, tablo tas tamam olur! Kahvelerde zaman öldürerek, öğretmen evinde okey oynayarak, şurada burada dedikodu yaparak Nusaybin’e bir sahip arayanlar, önce kendilerine şu soruyu ciddi olarak sorsunlar: Ben Nusaybin için ne yaptım? Ne yapabilirim? Enerjimi, bilgilerimi, becerimi doğru olarak kullanıyor muyum?

 

Bu bağlamda bize bir aydın duruş gereklidir, çünkü bir donanım eksikliği var insanlarınızda.

 

Siyasi etkinliklerde, yerel yönetimlerde, ticaret alanında, sivil toplum örgütlerinde, sendikalarda doğru insanlar, emek vermiş olanlar, deneyim sahibi, yetenekli insanlar bizi iyi temsil ediyorlar mı? Buralarda halkın adına konuşanlar, ilçemiz adına konuşanlar, sağda solda arz ı endam edenler, bu insanlar gerçekten hakkı ile mi buralara gelmişler diye kendimize soru sormamız gerekmez miydi?

 

Söz konusu insanlar öne çıktıkları zaman, süreçler demokratik olarak işlemiş midir? Gerekli ve ilgili insanlara yeterince ulaşılmış mıdır? Yeterince değerlendirmeler yapılmış mıdır?

 

Oy verenler bu soruları sormadıkları sürece, bu yetersizlik ve yeteneksizlik bizleri hep kemirecektir. Kayıp edenler de ilçemiz ve halkımız olacaktır. Bunun vebalinde de kimse kaçamaz. İnsan gölgesinden kaçabilir mi hiç?

 

İnsanlara haksızlık yapıldığı zaman, gençlerimiz uyuşturucu tuzaklarına düştükleri zaman, rüşvet değirmeni ilçemizde hızla döndüğü zaman, arsa mafyasının çıkarları doğrultusunda varlığımızı ve ilçemizi kirleten yerel yöneticilere dur deme cesareti göstermeyenler,  etrafımız pisliklerle dolu olduğu zaman ses çıkarmayan nemelazımcı kesimler, neden çözümü hep başkalarından beklerler? Çarpık düzenin rant ilişkilerinden nasibini alanlar, kim iktidardaysa, padişahım sen yaşa diyenler, bu konuda yöneticiler kadar suçlu değil midirler?

 

Şimdi tekrar baştaki soruya geliyorum; Nusaybin sahipsiz midir? Elbette hayır! Peki, kimdir sahipleri?

 

Benim, sensin, hepimiz iz… Bu sorumluluktan kaçmak mümkün değildir…

 

İlçemizin gerçek sahibi hiç kuşkusuz halkımızdır. Halkımız da sözde değil özde tüm değerlerine sahip çıkmalıdır.