Önyargılarımız

Toplumsal kalkınmamızı engelleyen en büyük zihnî ve sosyal mikrop, basmakalıp hükümlerin oluşmasına zemin hazırlayan en büyük unsur önyargılarımızdır. Genelde önyargılı bir insanın, özelde peşin hükümlü bir bilim adamının bireysel gibi görünen saplantıları ve bu saplantıların ortaya çıkardığı zararlar, sosyal çevrenin desteği ile birlikte zamanla toplumun düzenini de sarsabilecek boyuta gelebilir.

Bence toplumumuzun saadet, huzur ve güven içinde yaşayabilmeleri için, düşünce dünyamızı ve doğru düşünmemizi sağlayan zihnî melekelerimizi yeniden gözden geçirmemiz şarttır. Özellikle de sayın milletvekillerimizin bu söylediğime kulak vermeleri gerekir. Yoksa meclis kavgalarının bir sonu gelmeyecek. Şimdi meclis kavgalarının önyargılarla ne alakası var? Şeklinde düşünebilirsiniz. O kadar alakalıdır ki kavgalarının tek nedeni birbirlerine karşı besledikleri önyargılardır. Mesela eğitimlerinin en başında andımız denen o metnin her gün okutulup onlara zorla benimsetilmeye ve bu şekilde asimile edilmeye çalışılmamış olsaydılar, şuan ülkemiz çok kültürlü bir toplum olma yolunda en başarılı ülke olmuştu. Milletvekillerimizin orda olmalarının tek nedeni halkın refah ve mutluluk içinde yaşamaları için çalışmaktır. Fakat birbirlerine karşı besledikleri önyargılardan dolayı halkın savaş, kavga, kin içinde yaşamalarına neden oluyorlar sanırım. Geçenlerde iki çocuk konuşurken kulak misafiri oldum. Daha bir oda içinde kavga edemeden oturamayan insanlar kalkmış bizlere barıştan bahsediyor dediklerini duydum. Çok düşündüm bu sözler üzerine, küçük çocuk bile farkındaymış meğer. Biz insanlar önyargılarımızdan kurtulmadan toplumsal bir dayanışma sağlanamaz. Irk, din, dil ayrımcılığı yaptığımız sürece sorunların bir sonu da olmayacak. Hep benim ırkım, hep benim dilim, benim dinim olmuştur geçmişten günümüze kadar. Ülkemizde o kadar çok ön yargılarımız sonucu doğmuş ve hala da devam eden kanunlar, çalışmalar var.

Eğitimin temel gayesi, mutlu ve başarılı bir toplum oluşturmaktır derler ya, peki neden okula başlar başlamaz çocuklara andımız denilen o metni okuturlar. Bu, eğitimimize başlarken bizleri bir kalıba sokmak ve bizlerde büyük,tehlikeli bir önyargı geliştirmek amacıyla yapılıyor dersem acaba ne kadar yanlış bir şey söylemiş olurum. Bu büyük ve tehlikeli ön yargıdan kastım bir Kürt olduğum halde hiç sormadan, bilmeden “Türküm” kelimesidir. Bu bende geleceğim için büyük bir tehlike oluşturacak ön yargılara zemin hazırlayacak olan bir kelimedir. Ne yazık ki halkın en basit hakkı olan özgür dili, yasaklar kuyusunda bir oraya bir buraya çarpıla çarpıla çıkarılmak mı yoksa daha çok dibe mi itilmek isteniyor, bilinemiyor.

Her şeyin nedeni “m” harfidir sanırım. Sadece benim, malım, dilim, ırkım, dinim… Bence o harfi darağacına gönderelim, iğneli fıçıya atalım, olmadı sürgüne gönderelim yeter ki bizlerden uzak olsun. Yoksa bu önyargılar toplumsal ön yargılara dönüşür ve sadece bir ülkenin sosyal dengesini bozmakla kalmaz uluslar arası boyutuyla da bir tehdit oluşturur bizler için. Sanırım ülkemizin bu durumu böyle gidecek olursa ülkemiz, uluslar arası boyutlarda bir tehdide ihtiyaç duymadan da tehlikenin içinde boğulacaktır.

Önyargılarımızdan dolayı birçok hata yapmaktayız. Önyargılarımız bizi çevreye kapatıyor, gözlerimizi kör ediyor, mantığımızı ipotek altına alıyor, başkalarını hemen “ötekileştiriyor.” Hepimizin bildiği gibi Einstein bir sözünde derki “önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zordur.” Bence çok doğru bir söz