Oruç, kendini tutmaktır

Hoş geldin ayların efendisi şehr-i Ramazan!

Sen! Çorak ve kurak bir çöle benzeyen yıl içinde sanki bir istirahat yaylasısın. Kılınan namaz, tutulan oruçlarla sen ruhların huzura kavuştuğu bir aysın.

Güz mevsiminin yeryüzünü yıkaması gibi, ramazan ayıda müminleri günahlardan yıkayıp, kalp ve gönülleri yersiz ihtiraslardan temizleyen müstesna bir aydır.

Ramazan ayı; nefsi binek yapmanın, zabt-u rabt altına alıp, kamçılanmanın vaktidir. Nefsi terbiye, ruhu tezkiye ve şeytanı hayatın her alanından tasfiye etme dönemidir. Bir iç imar seferberliğidir. Gönüllerin nefsin inadına çok hayırlı alış veriş yaptığı bir çarşıdır. Kamilleşmenin, kişilik ve şahsiyet kazanmanın devrimidir. Tezhibi ahlak için bir dönüm noktasıdır. Hayatın yoğun trafik karmaşasında bir yıl boyunca seyreden insanın bakım, onarım ve revizyona alınmasıdır.

Ramazan ayı; diğer aylarda karşı karşıya gelinebilecek musibet ve belaların kalkanıdır, ön hazırlığıdır, cephe hazırlığıdır, rahmani orduların güçlenmesi için yapılan askeri sevkiyattır. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluştur.

Ramazan orucu; ruhi bir egzersizdir. Bir irade terbiyesidir. Sabır idmanıdır. Cesedin kalkanı ve zekatıdır. Sığınak ve hidayetidir. Bir kalp işi ve nefsi emare ile yapılan kutsal bir savaştır. Diğer ibadetlerin insanda meleke halini alması için alıştırmadır.   

Ramazan, manevi bir azık ayıdır. Ramazan orucu, nefsin tüm heva ve arzularını dizginleme mevsimidir. Bütün organlarıyla, aklı ve kalbiyle insan aczini, fakrını, hiçliğini duyumsamasıdır; rabbe muhtaç oluşunu, ona kul olduğunu idrak etme ve bunların sevkiyle ona hakkıyla ibadet etmesi gerekliliğini anlayıp bunu gereken şekliyle ifa etmeye gayret gösterme zamanıdır. İşte ramazanı şerifteki oruç, en gafillere ve mütemerridlere, zaafını ve aczini ve fakrını ihsas etmektedir. Açlık vasıtasıyla Zayıf vücudu ne derece çürük olduğunu hatırlatır. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemali acz ve fakr ile dergahı ilahiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükrü manevi eliyle rahmet kapısını çalmaya hazırlanır.

Ramazan, kalplerin kapılarını rabbine açmaktır. Yıl boyunca kalpler, nefsin her konudaki dürtüleriyle Allahtan gafil olur ve Allah korkusunu unutacak duruma gelir. İmanın yeri ve yurdu kalp olduğuna göre onu gafletten kurtarmak, bir bakıma imanı nefsin hegemonyasından azade etmenin yolu Allah ile kalp arasındaki Barikatları yıkmaktır. Oruç bu kalın duvarları yıkan dozerdir.  

Ramazan orucu, kişinin sabır melekesini geliştirmek, acz ve fakrının idarakine varmak, ihtiyaçlarının ne kadar cüz i olduğunu kavramak, yaratıcısını daha iyi tanımak, nefsine paye vermemek, lisani hal ile kul olduğunu cümle aleme ilan etmektir.

Ramazan orucu, şehvetlerin eziyet verici baskılarına karşı bir kalkandır. Sevabını azaltan veya kendisine zarar veren şeylerden örtünün kendisini koruması gibi oruç da sahibini korur. Günahlara, ateşe veya bütün münkerata karşı bir örtüdür.

Ramazan orucu; zenginlere tattırdığı açlık ile merhamet duyguları ve fakirlere yardım hissi açılar. Vicdansızlığı ve kalp katılığını engeller. Kalbi rikkate getirip ruhlara letafet verir. Bencilliği ve cimriliği kırar. Kişiyi daha fazla hayır yapmaya yöneltir. Tükenmez bir hazine olan kanaat ve kanaatkarlığı kazandırır. Az ile yetinmeyi ve tevekkül duygularını geliştirir.

 Hulasa; ramazan orucu, kendini tutmaktır, nefsin azgın ihtiras seline karşı koymaktır, sadece boğazı değil bütün organları terbiye etmektir. Harama uzanan ele kelepçe vurmak, kötülüğe koşan ayağa pranga takmak, namahreme bakan göze perde çekmek, nahoşa yeltenen dile kilit vurmak, haram yemeye yeltenen dudağa gem vurmaktır.

O halde oruç tur ki oruç da seni tutsun.

Melaye Tori