Rojava'daki süreçle iştah kabartıcı ihalelere dikkat edilmeli

Ahmet ismindeki Kürt vatandaşlardan biri, Hewler’de yapılması düşünülen Kürtler arası toplantının adı ve tanıtımını Kürt Kongresi diye ilan ediyor. Mehmet ismindeki Kürt vatandaşlardan bir diğeri ise ısrarla ve özellikle üstüne basa basa Kürt konferansıdır da ısrarını sürdürüyor. Etraflarına toplanan Kürt ahalisiyse “ha konferans olmuş ismi ha kongre olmuş nedir bu anlaşılmaz tartışmanın anlamı!” diye yakınıyor. İyi niyetiyle kendi varlığını dahi kendini yok edenin sofrasına meze olarak koyan Kürt ahalisini teşkil eden Kürt vatandaşına, bahsi edilen tartışmanın içeriği her ne kadar kocaman anlamlarla doluysa da bizim iyi niyetli Kürt vatandaşımıza anlamsız bir tartışma olarak görülüyor maalesef.
Mehmet ismindeki Kürt vatandaşın biri, çıkıp soluk soluğa bağırıyor ve hemen arkasından da Rojava Kürt halkına yapılan zulüm ve katliamda KDP’nin de günah sahibi olduğunu haykırıyor. Haykırmakla kalmıyor aynı zamanda sosyal medyadaki ne kadar şövalyesi varsa Kürt Ahmed’e de hakaret yağdırmasına kapı aralıyor. Ve özelikle de bütün bunlar ulusal kongre tarihinin açıklamasından hemen sonra oluyor. Belki de tarihte ilk kez Kürtlerin önüne çıkan bu birlik fırsatını TC’nin Ankara siyasetinin hatırına El Nusra denilen barbarların barbarlıklarından daha çoğunu KDP yapıyor diyerek yapılacak kongrenin başarısız geçmesine göz kırpıyor. Bu TC misyonerliği Kürdlerin içinde nasıl organize edildiğini insan aklı almıyor.
Ahmet ismindeki Kürt vatandaşıysa, Rojava’daki kürt halkının yaşadığı ya da yaşatılan siyasi sürece ne kadar hakimim penceresinden bakıp, yanan ve yaktırılan can yakıcılığına bakışıysa, yürüyen ve oluşan süreç üzerinde ne kadar hâkimdir ölçütüyle bir yaklaşım içine giriyor. Böyle olunca da, Rojava’daki Kürt halkının yüreğinde yanan ateşin hacim gücünün kapasitesi ve ölçütü, Ahmet ismindeki Kürt vatandaşın arzuladığı biçimiyle ölçülmeye mahkum edilerek, yapılması gereken dayanışma ve yardımlaşmanın kaynağından doğan insani yada kürdevari hevesi de böylece buharlaşıp gidiyor. Verhasıli kelam, Kürt beynini kendi çıkarları doğrultusunda yapılandıracak ihaleler açılmış durumdadır, ya da açılması için pazarlar hazırlanıyor.
Bahsi geçen ihaleden pay koparmak içinse, müteahhitlik veya da taşeronluk kurumları olarak bunu icra edebilmeleri için de öncelikle Kürt halkını kendi ulusal demokratik hakları talebi etrafında toparlayıp bütünleştirecek olanakları nasıl tahrip ederim art niyetiyle sıraya girmiş durumdalar. Her ne kadar ve ne ölçüde, ihaleyi yaptıranla ihaleyi alanın nitelikleri ve amaçları belliyse de, bu bahsi geçen ihalenin taşeronluğuna soyunan ve soyunacakların nitelikleri ve amaçları da o kadar bellidir. İran’ın acem eli mi ihaleyi almış, o zamanda taşeronluk kurumun Kürtlerden başkasına vermek ihalenin genel prensipleriyle uyuşmaz. Osmanlı’nın melez oğlu Türk Osman mı ihaleyi almış, o zamanda ihalenin genel kurallarıyla hayata geçme yemini etmiş Kürt danışmanlık kurumuna devredilecek demektir. Yani sözün kısası, gerek uluslararası müteahhitlik sertifikası olan güçler olsun gerekse bölgesel güç odaklarından her hangi biri olsun. Bahsi geçen ihaleyi her kim alırsa alsın, bin bir kirliliklerle ortaya sürülen bu ihalenin mimari yapılandırmasının ana teması, Kürtler arası kavgaları başlatma sanatının desenli motiflerin çizgileriyle hayat bulacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın! Bahsi geçen bu ihalelerin taşeronluğunu alacak olanlarsa, büyük bir ihtimalle ideolojik ve özelikle de parti çıkarlarını Kürt halkının genel çıkarlarının üstünde tutan Kürtlerin kendisi olacaklardır.
Çünkü ihaleyi çıkartanın amacı da böylesi nitelikte olanlara iş çıkartmaktır. Müteahhitler protokol maddelerine işaret noktasını koyacak, taşeronculuğuna soyunan aktörler de Kürt halkının ulusal demokratik haklarını protokoldeki işaretlendirilmiş amaç doğrultusunda budayıp bulayıp desenleme işine girecekler. Oysaki çok büyük bir duyarlılıkla çığlıklaşan Kürt halkının duygularına talip olmanın yanı sıra bu mazlum halkın yanıp tutuşan özlemlerinin sesi olmanın temel prensibi de Ahmet ismindeki Kürt vatandaşının da Mehmet ismindeki Kürt vatandaşının da varlık sebebidir.
Zira ulusal ya da insani temel hakların özlemiyle yanıp tutuşan Kürt halkının bu sorunu omuzlayan Kürt Ahmet ve Kürt Mehmetlerin temel görevi, bahsi geçen mazlum bir halkın emek ve değerleriyle yükseldikleri tepenin başında Kürt halkının hak ve özgürlük özlemleriyle yeşeren bahçesine taş yuvarlamak olmamalıdır. Mehmet ismindeki Kürt vatandaşın tahammül sınırlarının içinde, Rojava’nın Kürt toprağında Beşar Esad’ın değişik kurumlaşmalarla mevcudiyetiyeti vardır.
Yani sözün kısası, tahammül etme sınırları çok geniştir, ta ki bir başka Kürt kurum yada güç ortaya çıkınca veya çıkmaya çalışıncaya kadar. İşte o zaman tahammülsüzlüğün sınırları öyle bir daralıyor ki kardeş kanın akıtılmasına ramak bırakıyor. Kürt Ahmed’in siyasal dünyasıysa Kürt Mehmed’in siyasal dünyasındaki nicelikler de ayrışıyor sadece. Ona göre de, ne olursa olsun ama özelikle kendisi dışındaki Kürt Mehmed’in Rojava’da güç sahibi olmasın hesapların üzerinden hareketle bir tahammülsüzlük sınırlarını çiziyor. Bu durum TC’nin hassasiyetiyle uyuşuyor.
Dolayısıyla gerek Kürt Mehmed’in gerekse Kürt Ahmed’in fotoğraflı yada siyasal içerikli biyografileri bu şekliyle ortaya çıkınca, haliyle ve doğal olarak da ihalecilerin iştahları Kürt halkının temel hak ve özgürlük taleplerini kendi çıkarı için kurtlar sofrasında mezeye dönüştürme iştahları kabartıyor.