Mehmet Uzunu mutlaka bilirsiniz. Kürt diline büyük katkıları olan yazarın kitaplarını hemen hemen hepimiz okumuşuzdur. Kitaplarında her fırsatta nar ağaçlarımızdan, bahçelerimizden, şevbuherglerimizden en çok da dağlarımızdan söz etmektedir.
Evet, dağlarımız biz yeni neslin pek bilmediği atalarımızın sığınağı olan dağlarımız. Atalarımıza yuva olan dağlarımız. Evlatlarımızın kendine mesken tuttuğu dağlarımız. Nuhun gemisinin konduğu dağlarımız.
Kuş sesleriyle şenlenen dağlarımız artık eli kanlı caniler tarafından yok ediliyor. Bahaneler ardına saklanıp, yok edemedikleri bu halkın, dağlarına saldırdılar. Çığlıkları, haykırışları umursamadan devam ettiler katletmeye insanlarımızı, hayvanlarımızı, dağlarımızı
Tabi buraya bir parantez açıp şunları dile getirmek istiyorum;
< Ey Türkiye'nin yüce(!) doğa severler, hayvan severler neredesiniz...
Sizler doğa için çal diye kampanya yapmıyor muydunuz, sizler birçok vakıflar, kuruluşlar kurmadınız mı?
Şimdi neredesiniz?
O dağlar bu ülkenin bir parçası değil miydi?
Susuyor musunuz? Susturuluyor musunuz?
Ne fark eder ki, sizler madem bu dağları bu ülkenin parçası olarak görmüyor, ses etmiyor/edemiyorsunuz ben sizleri vatanı bölmekle yargılıyorum
Ben sizi kınıyorum
Bir Tema vakfı gönüllüsü olmaktan utanç duyuyor ve dağlarımız yanarken susanlardan tüm bağımı koparıyorum >
Bu hale nasıl gelindi diye düşünmeye gerek yok. Türkiye aşama, aşama geldi bu güne. Önce Roboski katliamını gerçekleştirdi
Sonra üstü örtüldü, kapatıldı, unutuldu ama acısı bizlerin içinde sönmedi. Sonra daha acıları gerçekleştirildi.
Kobanê en büyük acımız
Kobanê denince kelimeler kifayetsiz kalıyor
Tek kelime yetiyor anlatmaya o büyük acıyı KOBANÊ
Kobanê düştü düşecek! diyerek acımıza acı katıp, dindarlığın arkasına gizledikleri gerçek yüzlerini tüm insanlığın önüne serdiler.
Bide Suruç var
Gencecik ceylanlarımızı yitirdiğimiz katliam. Dört bir yandan toplanıp umuda yelken açmışken alabora ettiler. Ardından yüzsüzce çıkıp ahkam kestiler. Bu genç bedenlere saygı duymadan konuştular.
Birde süreç diye orada burada konuşulurken iktidarın ve devletin saflarında süreç mi oda ne diye bir bakış değişikliğine gidildi
Ve
HDP barajı geçti ...
İşte o gün en keskin kılıçlar çekildi
Hani artık silahla değil de demokrasiyle çözeceklerini iddia ediyorlardı. Güneydoğu sorunumu Kürt sorunumu bir türlü ismini koyamadıkları sorunu çözeceklerdi sözde... Fakat bu halkın umut ışığı olan seçim sonuçları düşünüldüğü gibi olmadı. Sokaklarımız boğuldu, nefessiz kaldı... Terk edilmiş kasabalar gibi her gece, kovboy filmlerinde olur ya sadece silah sesleri duyulur... Duyulmuyor bu halkın çığlıkları. Yeter bu kan dursun diyen seslere kulak tıkanmış, şarjörler boşaltılıyor insanlığın üzerine. Kardeşi kardeşe kırdırma politikalarını çok başarılı bir şekilde uyguluyorlar. Şırnak'ta şehit düşen Abdulkadir Pektaş da Kürt, Silopi de şehit düşen Abdulhalit Araz da Kürt... Dağlar da ölenlerde Kürt ve sokaklarımız da...
Kesinlikle yanlış anlaşılmak istemiyorum. Ben ırkçı bir insan değilim ve ırkçılığı da sonuna kadar karşıyımdır. Fakat görünenler o ki savaş naraları atıp bizi birbirimize kırdırıyorlar. Artık gözlerimizi açalım bu şekilde bir sona varılmayacağını kabul edelim.
Susmayalım!
Silahları susturalım ve bizleri susturmaya çalışan dibe vurmuş iktidarı susturalım. Tüm Türkiye etkisiz eleman olarak kaldıklarını görmektedir. Hatta geçenler de ünlü anketçi Özer Sencarın bu konu ile ilgili güzel tespitleri oldu. Malum sansüre uğramış, boyun eğmiş, özgürlüğünü hala kendini iktidar zanneden hükumete vermiş olan medyayı düşününce Sencarın açıklamalarını duymuş olma ihtimaliniz çok düşük.
Bu inanılmaz yanlış bir davranıştır hem MHP hem AKPnin aleyhinedir. Ama ben iki partide de makulü kaçırdılar. Makulden koptular.
Bu cümle Özer Beye ait
Evet, makulden kopup yokuş aşağı yuvarlanan iktidarın haddini bilip sandıktan çıkan sese kulak vermelidir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum; vakıf severler insan vakfı diye bir şey kurmalarını tavsiye ederim
Malum 21. yüzyılın en rövanşta olan katliamı
İnsan Katliamları