Yanlışlıklar Komedyası Misali…

Yanlışlıklar Komedyası Misali…
Evet, Yanlışlıklar Komedyası gibi, kaçıncı perde kaçıncı sahne bilinmez…
Kültür şehri olarak anılan...
Türkiye için büyük önem arz eden…
Türkiye'nin Büyük şehri İSTANBUL…
Övmekle bitmez bu şehir. Ne dizeler dökülür kaleme, ne şarkılar bestelenir bu şehre, yinede bitmez bu şehri anlatmaya.
Son günlerde çok üzgün, çok kırgın olsa gerek bu şehir. Küsse biz bütün insanlara hakkıdır yinede. Yapmadığımız zulüm kalmadı güzelim toprağına. Bir avuç yeşilli, ağacı kalmış güzelim şehrin. Onu da biz zalim insanoğlu düşüncesizce yok ediyoruz. Daha dorusu yok ediyor bazılarımız. Ve bu bazılarımızda bu ülkeyi yönetenler oluyor.
Halkın düşüncelerine zerre kadar saygı duymayanlar. Doğaya önem vermeyenler…
Gezi parkında yapılacak değişikliğe halkın da söz sahibi olduğu unutuluyor. Ne de olsa bu kocaman şehrin tek ve en büyük yeşil alanı. Ağaçları yok edip, ağaçsız bırakıyorlar. Şehri güzelleştirip geliştirirken yok ettiklerini görmezden geliyorlar.
Halktan gelen büyük çaplı tepkiye ve büyük kitlelere karşın durulması gerekirken halka karşı savaş açıldı adeta. Sanki karşılarında düşman ülkenin, düşman halkı varmışcasına. Yurdun dört bir yanından gelen tepkilere üç maymun oynuyorlar.
Halkın tepkisine karşı “biz geri atım atmayız” havasına büründüler. Har zaman değişmediği gibi “bizim sözümüz geçer” havaları.
Bu yaptıkları sadece kendileriyle çelişmekten öteye gitmiyor. TV da ağaçları koruyalım diye kamu spotu yapıyorlar, doğayı koruyalım diyorlar, ağaçlandırma kampanyaları yapıyorlar…
Fakat yaptıkları ve söyledikleri birbirini tutmuyor. Söz ve icraatın çeliştiği anda birçok şeyin sonu demek olduğunu da unutmayalım. Başta da güven…
Bide ağaçları farklı bir yere nakledilecekmiş. Aradan çok uzun bir zaman geçmedi, iyi hatırlıyorsunuzdur. Musa Anter parkına sonradan ek bir alan yapıldı. Sonrada oraya ağaç diktiler. Fakat aradan uzun bir zaman geçmeden ağaçlar toprakla uyuşmayınca kurudular. Biz Nusaybin halkı bunun en yakın tanıklarıyız. Gezi Parkından söküp başka yere dikecekleri ağaçların sonunu hepimiz biliyoruz. Bunu bilip de görmezden gelenler de var ve onlarda bunu yapmaya çalışanlardır. Tabi onların niyeti halkı biraz de olsa yatıştırmak. Ağaçların sonra da ne olacağı o kadar da mühim değildir.
Sorarım kendilerine bu ne rezalet, bu ne kepazelik.
Bunca insan boş yere mi ayaklandı? Bunca genç cahilliğinden mi Gezi Parkına akın ediyor? Bunca sanatçı sırf ilgi görmek manşetlere çıkmak için mi meydan da? Bu direniş niye? Kimin için? Siz halk için çalışıyorsanız, biz halk olarak meydanlardayız. Kimi kimden koruyorsunuz. Halka polisi göndereceğinize zahmet edip kendiniz gelseniz. Ama tabi siz halkı duymazsınız. Sizin halkı duymanız için önce kan dökülmeli, ölüm kokmalı bu topraklar. Nede olsa yılların alışkanlığı var üstünüzde. Alışılmış, halk bir şey isteyecek olsa, bir şey dile getirecek olsa güçle püskürtülmeye.
Sizler görmek istediğinizi görüp, duymak istediğiniz duyarsınız. Sayın Başbakanımız Grup toplantısın da camiye ayakkabıyla girildiğini, camiye bira sokulduğunu iddia etmekle yetinmeyip görüntülerle desteklediler. Ama bir gerçeği atladılar. O da şu ki, buna zemin hazırlayanlar kimlerdi? Evet, yapılanları kesinlikle desteklemiyorum. Dini inancım gereği bu saygısızlıktır. Fakat dedim gibi tek sorumlusu buna zemin hazırlayanlardır. Bence dönüp kendilerine önce bakmaları gerekir.
Ben hiçbir zaman suçlu aramadım ve aramıyorum da.
Buna artık bir son verilmeli. Geçmişten günümüze kadar devam edilen bu gelenekten vazgeçilmeli. Halk ve devlet karşı karşıya olmamalı, yan yana olmalı. . Devlet ve halkın savaşı; Ne kaybedeni vardır, nede kazananı vardır
Dünyanın birçok yerinde zalim yöneticiler koltuklarından devrilirken, birileri unutulmuş…
Sanırım biraz kirişe olacak ama son olarak Shakespeare'in Yanlışlıklar komedyasındaki Efesli Dromio karakterinin şu sözlerini paylaşmak istiyorum sizlerle;
Hayır, şöyle yapalım:
Madem kardeş, kardeş geldik dünya ya, Önde arkada değil gidelim el ele, yan yana