YAZILAR Düzenleme Tarihi : 31 Ekim 2020 14:21 Haber Girişi : 31 Ekim 2020 14:23

Peygamberimiz (s.a.v) ve Çocuk Sahabe Örnekleri

Peygamberimiz (s.a.v) ve Çocuk Sahabe Örnekleri
İslam dininin tebliğcisi olan Muhammed Mustafa (s.a.v)’in her yıl dünyayı nuru ile şereflendirmesi anısına mevlid-i nebi Rabiu’l-evvel ayının 12. gecesine denk gelen günde ve akabinde bir haftaya yaymak sureti ile kutlanmaktadır. Zira bir hafta boyunca camiler, cadde ve mahalleler hep bu gündemle ziyaret edilmekte, vaaz ve irşat programlarında seçilen tema doğrultusunda Peygamber (s.a.v) efendimiz anılmaktadır.
Bu sene seçilen “Peygamberimiz ve Çocuk” teması işlenmekte olup İslam peygamberi habib-i kibriya Muhammed Mustafa (s.a.v)’nin çocuklarla olan iletişimi doğrultusunda çocuklara din eğitim ve öğretim teknikleri, ibadetlere alıştırma, cami ve mescitlerin cıvıltıları ile dolmasının hadis-i şerifler ve uygulamalar vesilesi ile zikredilip hatırlanması ve daha verimli bir şekilde çocukların sahih kaynaklardan dini bilgilerin anlaşılması yolunu açmak hedeflenmektedir.
 
Çocuklar ve gençler toplumun temeli geleceğin teminatıdır. İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Medineye hicretten sonra oluşturduğu toplum yapısında ilk olarak toplumu inşa eden üç etmeni ikame etmiş ve bunları hayatımızda sağlam bir şekilde ikame etmemiz durumunda toplumun bekası ve ileriye doğru yol alması kolay olacağı mesajını vermiştir. Hatırlayacak olursak Peygamber (s.a.v) Medinede ilk olarak bir mescit daha sonra müştemilatında suffe mektebi daha sonra cami merkezli bir pazar kurmuştur. İlk olarak cami dini ikinci olarak suffe eğitimi üçüncü olarak pazar ekonomi ve iktisadı ifade etmektedir. Kısacası ilk atılan temeller Dinin ikamesi mescit, eğitimin ehemmiyeti suffa ve ekonominin pazarın hayatın olmazsa olmazı olduğuna işaret etmektedir.
Kurulan suffa mektebi birçok fakir talebeye ev sahipliği yapmış yatılı bir mekteb niteliğini taşımaktadır. Bu okulda İslam terbiyesi habib-i kibriyanın rahle-i tedrisinde ilk kaynağından alınmıştır. Bu vesile ile erken dönemde İslam geniş bir coğrafyaya yayılmış o günün çocukları bir medeniyeti inşa etmişlerdir. Mekke, Medine, Kufe, Basra, Şam, Mısır gibi merkezlerde Peygamber (s.a.v)’in menheci takip edilerek ilim meclis ve halkaları kurulmuştur. Zira suffede yetişen çocuklar bu medeniyet ve kültürün taşıyıcı unsuru olarak ilk müderristen neyi nasıl hangi metotla öğrenmişlerse aktarmaya gayret göstermişlerdir.
Peygamber (s.a.v) döneminde çocuk olmak, onun rahmet ve merhametinin esintileri ile çocukluk evresini geçirmek daha sonra gençliğini yaşamak elbette bu neticeleri doğurur. O (s.a.v)’nun ahlakı ile ahlaklanmak, onun tebliğ metodunu teori ve pratikte uygulamak neticesinde İslam medeniyeti ve ilmi geleneği bu seviyelere getirmiştir.
Hz. Ali Peygamberimiz’in amcası Ebu Talip’in oğlu ve damadıdır. Ayrıca dördüncü halifedir. Henüz çocuk sayılacak yaşlarda Müslüman olmuş, adeta Peygamberimiz’in yanında, O'nun terbiyesinde büyümüştür. Hz. Ali aracılığı ile bizlere kadar ulaşan yüzlerce hadis vardır. Peygamberimiz’in hediye ettiği “Zülfikar” isimli, ağzı iki çatallı bir kılıcı vardır. Hz. Ali İslam kültüründe cesareti, Peygamberimiz’e duyduğu güven ve yakınlığı ile bilinir. Cennetle müjdelenen sahabelerdendir.
Hasan ve Hüseyin o dönemin en şanslı çocuklarından olma şerefine nail olmanın yanında efendimizin torunu olmak gibi tarifi imkansız bir mutluluğa mazhar olmuşlardır. Hasan ve Hüseyin develeri olmasını çok istedikleri bir esnada şartlar el vermediği için peygamber (s.a.v) bu isteklerini bir nebze de olsa gidermek adına eğilip sırtına bindirdiği bu çocuklar cennet şehitlerinin efendileri olma lütfuna mazhar oldular.
O dönem çocuklarından Abdullah b. Ömer’i babası Ömer ve peygamber (s.a.v)’nin olduğu bir yolculukta görmekteyiz. Abdullah babası ömerin devesine binmiş ama deve sürekli kafilenin ve peygamberin önüne geçmektedir. Ömer oğluna kızıp kimse resulullah (s.a.v)’ın önüne geçemeyeceğini söylediğini görünce peygamber deveyi satın alıp artık istediği şekilde binebilmesi yönünde bir hareketi göstermiştir. Abdullah Medine mektebinde yetişmiş zeka ve züht hayatı ile daha sonra kendini göstermiştir.
Küçük Mahzure(r.anha) sokakta ezant aklidi yapıp alaylı bir tavırla ezan okumaya çalışırken Peygamber (s.a.v) onu gördü haydi bakalım bana bir ezan oku demesi üzerine küçük mahzure kendisine kızacağını beklerken lutuf ve dua görmüştür.
Zeyd b. Harise o (s.a.v)’nun azatlı kölesi gördüğü güzel muameleden dolayı onu ana ve babasından daha çok sevmiş ondan hiç ayrılmak istememiştir. Üsame’nin babası zeyd mute savaşında büyük kahramanlık gösterdikten sonra şehit olmuştur. Ardında bu davayı sürdürecek zeki bir çocuğu kalmış olup daha sonra islam ordularına komutanlık yapmıştır.
Sa’d b. ebi vakkas müslüman bir çocuk ve cennetle müjdelenen on kişiden biri olma şerefine erişmiştir. O annesine düşkün olmasına ve annesinin bütün çabalarına rağmen İslam’ı seçmiş ve yolundan dönmemiştir. Daha sonra bu sevda ile yetişen bu çocuk İslam ordularında başarılı neticeler alınacak görevler üstlenmiş ve İslam topraklarının genişlemesinde çok büyük katkısı olmuştur.
Enes bin Malik Medine ye hicrette sevimli henüz sekiz yaşında bir çocuk idi. Birinci akabe beatında annesi onu Peygamber’in hizmetine vermiş peygamberimiz vefat edene kadar hizmetinde bulunmuştur. Enes Peygamberimiz’i o kadar severdi ki, O’na hizmet etmekten büyük keyif duyardı. Peygamberimiz de bu sevimli yardımcısına daima dua ve ikramda bulunurdu. Enes, hizmetinde bulunduğu 10 yıl içerisinde, Peygamberimiz’in bir defacık olsun yaptığı bir iş için kendisine; “Bunu niçin böyle yaptın?” yapmadığı bir şey için de; “Bunu niye böyle yapmadın?” demediğini rivayet eder. Enes, Peygamberimiz ile birlikte bütün savaşlarda bulundu. Bedir Harbi’ne katıldığında ise henüz 12 yaşındaydı. Enes en çok hadis rivayet eden sahabelerden üçüncüsüdür.
Zeyd bin Sabit Peygamberimiz’in vahiy kâtiplerinden biridir. Kur’an’ı ezbere bilir ve çok güzel okurdu. Ayrıca yazmaya da kabiliyeti vardı. Peygamberimiz bu genç sahabeden çok memnun idi. Bir gün O’na “Ey Zeyd! Benim için Yahudilerin yazısını öğren, çünkü ben söylediğim şeylerde onlardan emin olamıyorum” demiştir. Bunun üzerine Zeyd kısa zaman içinde İbranice’yi öğrenmiş ve Peygamberimiz’e tercümanlık yapmıştır. Dil öğrenme konusundaki üstün yeteneği nedeni ile İbranice dışında Rumca, Habeşçe, Süryanice ve Mısırlıların dillerini de bildiği söylenmektedir.
Bu örnekleri daha fazla çoğaltmak mümkündür. Fakat bu kadar örnekle maksadın hâsıl olması münasebeti ile iktifa etmek uzatmamak açısından faydalı olacaktır. İslam kültür ve medeniyetinin neticeleri ortada; köklü ve sağlam bir geçmiş bütün insanlığa çare üreten karanlıkları aydınlatan, geleceğe ferasetli bakan, ilmi ve bilgiyi hâkim güç olarak değil sorumluluk olarak telakki eden bireylerden oluşan bir toplumu inşa etmiştir. Her ne kadar bize ütopik görünen o asr-ı saadetin eriştiği noktaya ulaşmak zor olsa da ulaşılamayacak uzaklıkta olmadığı ve onların da insan olduğu unutulmamalıdır. Takip edilen menhec ilk muallim peygamber (s.a.v)’in metoduna ne kadar benzer olup ne kadar doğru kaynaktan ilerleme kaydedilirse doğru sonuca varmak o kadar mümkün olacaktır.
Bize düşen görev din gönüllüleri olarak peygamber (s.a.v)’nin mirasını onun metodunu kullanarak bizden sonraki nesillere aktarma yolunda çalışıp gayret göstermektir. Peygamber (s.a.v) çocukları sever, onlara güvenir, incinmelerini sağlayacak hareketlerden toplumu sakındırır, onları dinler ve değer verirdi. Bu yöntemleri kullanarak bizim de çocukları toplumun geleceği olduklarını onlara hissettirerek ileri düzeyde öğrenmelerini ve dini bilgilerini kültür ve medeniyetlerini öğrenmeleri için yoğun bir çaba sarf etmemiz elzemdir. Nitekim çalışma olmadan başarı olmaz.
 
En büyük başarı hayatı imana şahit kılmaktır.
 
Muhammed Hüseyin KILIÇ
İLÇE VAİZİ