GÜNDEM Haber Girişi : 24 Eylül 2014 12:46

Nusaybin Eğitim-sen greve gitti

Nusaybin Eğitim-sen greve gitti
Aralarında Eğitim sen baş temsilcisi Kadiri Baysal’ın da olduğu grup Nusaybin eğitim sen binası önünde bir araya geldi
Abdullatif Altunkaynak - Nusaybinim.com
Nusaybin Eğitim-sen Sendikası greve gitti. Aralarında Eğitim sen baş temsilcisi Kadiri Baysal’ın da olduğu grup Nusaybin Eğitim sen binası önünde bir araya geldi. Yürüyüşe geçen grup Barış Parkına geldi.
Grup adına açıklama yapan Eğitim sen eş baş temsilcisi Kadri Baysal,   2014–2015 Eğitim-Öğretim yılını her yıl giderek ağırlaşan acil çözüm bekleyen sorunlarla açtıklarını belirtti. Baysal açıklaması şöyle:
"Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunları sürekli artmakta, her eğitim-öğretim yılı giderek ağırlaşan sorunlar ve çelişkiler eşliğinde açılmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı ise, her yıl çözüm üretmekten çok, yeni sorunlar yaratan politika ve uygulamalarıyla başta eğitim emekçileri olmak üzere, öğrenci ve velileri sürekli mağdur etmiştir. AKP hükümetinin, eğitim sistemini ticarileştirme ve dini içerikte yeniden biçimlendirme uygulamaları 4+4+4 dayatması sonrasında katlanarak artmıştır. Eğitimde 4+4+4 dayatması sonrasında okul dönüşümleri sürecinde yaşanan sorunlar giderek ağırlaşmaktadır. Okul dönüşümleri sürecinde merkezi ve alt yapı sorunu olmayan okulların imam hatip yapılması yetmiyormuş gibi, şimdi de normal ortaokullarda imam hatip sınıfları açılarak "bütün okulları imam hatipleştirme" yolunda büyük bir adım atılmıştır. Laik eğitim anlayışına meydan okurcasına zorunlu ve "zorunlu seçmeli" din dersi dayatmalarına ek olarak liselere mescit açılmasının zorunlu hale getirilmesi, yıllardır temel bir insan hakkı ve toplumsal talep olan anadilinde eğitim hakkı önündeki yasal ve fiili engellerin sürmesi, okullarda giderek artan fiziki donanım ve altyapı sorunları, kalabalık sınıflar, ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim sorunları, eğitim müfredatında piyasacı, bireyci ve dini içerikli kavram ve söylemlerin artması vb gibi pek çok sorun, 2014-2015 eğitim öğretim yılı başında öne çıkan temel eğitim sorunları olarak dikkat çekmektedir. Türkiye`de eğitim sisteminde yaşanan sorunların temelinde eğitim sisteminin kamusal, bilimsel ve laik bir içerikte örgütlenmemesi, eğitim biliminin temel ilkesi olan her bireyin kendi anadilinde eğitim alma hakkının olmaması bulunmaktadır. Anadilinde eğitim hakkının önündeki yasal ve fiili engeller sürmekte, anadilinde eğitim talepleri ısrarla ve inatla yok sayılmaktadır! AKP iktidarı döneminde Türkiye`nin demokratikleştiği, özgürlüklerin alanının genişlediği iddialarına rağmen, eğitim programında ve ders kitaplarında ülkedeki etnik, dilsel ve kültürel çeşitliliğe yeterince yer verilmemesi, Türkiye`de eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi ve asimilasyoncu anlayışın ısrarla sürdürüldüğünü göstermektedir. Siyasi iktidar anadilinde eğitim taleplerini ve verilen mücadeleyi görmezden gelmemeli; bir an önce demokratik talepleri karşılayacak somut adımlar atmalıdır. Okulların açıldığı ilk hafta ‘resmi dil yoluyla yapılan asimilasyon politikalarına dur demek` için binlerce öğrenci ve veli okulları boykot etme kararı almıştır. Bu demokratik ve meşru tepki, hükümetin yıllardır çözmemekte ısrar ettiği anadilinde eğitim hakkının artık ne kadar hayati olduğunu göstermektedir. Farklı halkların, inançların ve toplulukların iradesine saygı göstererek eğitim politikaları belirlenmeli, tek dil anlayışının karşısında çok dilli ve çok kültürlü eğitim anlayışı geliştirilmelidir. Eğitim Sen bugüne kadar anadilinde eğitim hakkı için verilen tüm demokratik tepkilerin yanında yer almıştır. Anadilinde eğitim hakkı talebiyle yapılan boykot dahil her türlü demokratik eylem ve tepkiye kulak verilmesi gerektiğini belirtiyor, anadilinde eğitim sorunun kalıcı olarak çözümü için mücadeleyi birlikte yürüteceğimizi ifade ediyoruz.

Siyasi iktidar laik eğitim anlayışına açıkça meydan okumakta, eğitimi dini içerikle yeniden biçimlendirmek için son derece tehlikeli adımlar atmaktadır!
Türkiye gibi farklı inanç gruplarının, dinlerin, mezheplerin olduğu çok dilli ve çok inançlı bir toplumda din eğitiminin öğrencilere yıllardır "tek din, tek mezhep" anlayışı üzerinden dini eğitim dayatıldığı bilinmektedir. Bu durum giderek fiili bir baskıya dönüşmeye başlamıştır. Öğrencilerin okul yöneticileri tarafından seçmeli din derslerini seçmeye zorlanması, TEOG sonrasında yaşandığı gibi 40 bin öğrencinin imam hatibe zorla kaydedilmesi, son olarak liselerde mescit açmanın zorunlu hale getirilmesi gibi uygulamalar, hükümetin eğitim sistemini dini kurallara göre düzenlemek istediğinin kanıtıdır.
Devletin bütün inançlar karşısında eşit ve tarafsız olması ancak zorunlu din dersi ve "zorunlu seçmeli" din derslerinin kaldırılması ile mümkündür. Eğitim sistemi içinde farklı dil, kültür ve inançlara eşit koşullarda eğitim olanakları yaratılması, bütün inançların kendisini özgürce ifade edebilmesi ancak eğitim sisteminin bilimsel ve laik bir içeriğe sahip olması ile mümkündür.
Eğitimde Skandalların Ardı Arkası Kesilmiyor; Sürgün, Siyasi Kadrolaşma ve Fişlemeler Tam Gaz Sürüyor!
Eğitim Sen üyeleri, bugüne kadar sendikal faaliyetlerinden ötürü pek çok kez baskılarla, soruşturma ve sürgünlerle karşı karşıya kalmıştır. Son yıllarda siyasal kadrolaşma girişimleri ve fişleme iddialarının artması, başta eğitim yöneticileri olmak üzere, tüm eğitim emekçilerini tedirgin etmektedir. MEB`in eğitimin sorunlarını çözmek yerine, bakanlık kadrolarını tamamen siyasi iktidar yandaşları ile doldurmakla meşgul olması, eğitim sisteminin nasıl bir karanlığın içine itildiğini göstermektedir.
Sendika üyelerinin en demokratik haklarının bile soruşturma ve sürgün nedeni sayıldığı, eğitimcilerin fişlenerek siyasi kadrolaşma operasyonlarının konusu yapıldığı bir ülkede demokrasiden, haktan ve adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Yıllardır ısrarla sürdürülen soruşturma, sürgün, mobbing uygulamaları ve fişlemeler bizleri haklı mücadelemizden asla geri döndürmeyecektir. Attıkları her adımda siyasi ayrımcılık yapan, kendileri gibi düşünmeyenleri sürgünlerle, soruşturmalarla sindireceklerini sananlar büyük bir yanılgı içindedir. Eğitim Sen bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da yürüteceği örgütsel ve hukuksal mücadele ile yaratılmak istenen bu kuşatmayı da aşacaktır.
2014-2015 eğitim öğretim yılı başında Eğitim Sen olarak, siyasi iktidara ve Milli Eğitim Bakanlığı`na çağrımız tüm toplumun ve öğrencilerin geleceğini doğrudan olumsuz etkileyecek dayatmalara, politika ve uygulamalara derhal son verilmesi, eğitim sistemi üzerinden toplumda yeni kutuplaşmalar yaratılmasının önüne geçilmesidir. Bunun için öncelikle hiçbir öğrencinin not ya da sınav baskısı altında kalmadan, kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, hangi alanda okuyacağına kendisinin karar vereceği bir eğitim sistemi oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve ailelerine dayatmada bulunulmamalıdır.
iŞİD Çetelerinin Saldırıları ve Katliamları Sürüyor!
Türkiye`nin Ortadoğu`yu kan gölüne çeviren ve kadın, çoluk çocuk demeden karşısına çıkan herkesi yerinden yurdundan eden IŞİD`in katliamları karşısında sessiz ve tepkisiz kalması, IŞİD çetelerini Türkiye sınırındaki Kobani`ye ağır silahlarla üç cepheden saldırı başlatmasına neden olmuştur. 
IŞİD çeteleri, bir yıldan bu yana abluka altında tutuğu Kobanê Kantonu`na üç cepheden saldırı dalgası başlatması sonucunda, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere binlerce insan Türkiye sınırına doğru göç etmeye başlamıştır. 
Bir süredir Irak`ın çeşitli bölgelerinde, Suriye`de, Rojava`da ve son olarak Şengal`de Ezidilere yönelik olarak gerçekleştirilen katliamların ardından Kobanê`nin hedef haline getirilmiş, yeni katliamlara zemin hazırlanmıştır. Şengal`de çocukları öldüren, kadınları kaçıran IŞİD, aynı şeyi Kobanê`de de yinelemek istemektedir.
Yıllardır din, dil, etnik kimlik ve inanç farklılıklarına rağmen, halkların barış ve huzur içinde bir arada yaşamasına karşı gerçekleştirilen IŞİD saldırıları ve katliamları karşısında insanlık yeni bir sınavla karşı karşıyadır. IŞİD`in son günlerde giderek şiddetlenen saldırıları ve yaptığı katliamlar karşısında sessiz kalmak, Alevilere, Şiilere, Türkmenlere, Ezidilere, Hıristiyanlara yönelik  saldırıların şiddetlenerek artacağının işaretlerini vermektedir.
Ortadoğu`da dini inanç, mezhep ve etnik kimlik farklılıkları nedeniyle IŞİD çeteleri tarafından katledilen yerinden yurdundan edilen on binlerce insanın çığlığına kulak verilmeli, IŞİD terörünün Ortadoğu`yu kan gölüne çevirmesine asla izin verilmemelidir."şeklinde konuştu